
Hastanenin yakınındaki bir kafede çalışan garson abiyle her günkü gibi sabah çay içerken sohbet ediyorduk. Tabi ki konu hayat pahalılığına, geçim sıkıntısına geldi. İki küçük çocuğu var, biri ikinci sınıfa gidiyor. Çocuğun okulundan ve beslenme masraflarından konuştuk. Abi dedi ki “Bir de tost günü diye bir şey koymuşlar. Çocuklar sınıf sınıf, belli günler kantinden tost yiyorlar. Kantinde de tost 30 lira.” Şaşırdım, ne yaptıklarını sordum. “Valla bizim böyle imkânımız yok, o yüzden ben de öğretmenle konuştum, kafede tost yapıp gönderiyorum o günler” dedi.
Ona bunun bizim gibi yaşayan bütün emekçi aileler için bir sorun olduğunu hatırlattım. “Acaba onlar neler yapıyorlar, nasıl çözümler bulmuşlar?” diye sordum. Bu konuda fikri olmadığını, tabi ki herkesin zorlandığını ama aslında çok da konuşmadıklarını söyledi. Ben de bunun üzerine kampanyamızdan bahsettim. Taleplerimizi anlattım. Taleplerimiz etrafında bir araya gelmenin öneminden bahsettim. Duyduğum ve okuduğum, çeşitli okullarda beslenme sorunu ya da kantinlerin pahalılığı için yapılan şeyleri örnek verdim. Sorunlarımıza kalıcı çözümler bulmak için birlik olmamız gerektiğini, çocuklarımızın beslenmesi gibi sorunların ancak böyle çözülebileceğini söyledim. “Mesela sen kendi sorununu bu şekilde çözmüşsün. Ama diğerlerinden habersizsin. Üstelik çocuğunun bu durumdan utandığını söylüyorsun. Bunun yerine sen ve eşin diğer ailelerle de konuşsanız olmaz mı? Mutlaka herkesin tepkisi vardır buna. Tepkinizi hep birlikte dile getirseniz bu tost gününü değiştirmezler mi” diye sordum. “Bilmiyorum ki, hiç denemedik” dedi. Eşiyle de bu konuyu konuşması ve diğer velilere de anlatmaları üzerine anlaştık.
Birkaç gün sonra yine aynı kafeye gittiğimde abi yanıma geldi. “Bizim hanım okuldakilerle konuşmuş, gerçekten onlar da çok şikâyetçi. Hemen hemen herkes tamam demiş öğretmenle konuşmaya” dedi. Ailelerin zor durumunu görünce, bir de hep birlikte konuştukları için öğretmen de “o zaman herkes evinde yapsın ya da tost makinesi olmayan varsa ekmek arası yapsın, sınıfta yesinler” demiş.
Bu sayede o sınıf için aile bütçesini zorlayan bu durum ortadan kalkmış oldu. Kampanyamız üzerine abiyle sohbet etmemiz, UİD-DER’de duyduğum, sitemizde okuduğum çeşitli örnekleri vermem abinin harekete geçmesinde çok etkili oldu. Önceden ailelerle birlikte bir şey yapmak aklına gelmemişti, sadece şikâyet ediyordu. Çünkü herkes yoksulluğundan utanıyor ya da öğretmenle konuşmaktan çekiniyordu. Oysaki yoksul olmak, çocuklarımızın beslenme çantasına doğru düzgün bir şey koyamamak bizim utanmamız gereken bir durum değil. Bizi bu yoksulluğa mahkûm edenlerin suçudur bu. Biz büyüyen yoksulluğa karşı bir araya gelmeli, bu gidişata dur demenin yollarını aramalıyız. “Tost günü”nü kabul etmeyip “birlik ve mücadele günü” başlatmalıyız. Kampanyamızın şiarı ne güzel diyor: “Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!” Her yerde birliğimizi büyütmeliyiz, böylece değişimin önünü açabiliriz.