29 Ocakta İran’ın Batı Azerbaycan eyaletine bağlı Hoy kentinde 5,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Kışın en soğuk günlerinde, gece 21.44’te meydana gelen depremde en az 3 kişi öldü, 122 kişi yaralandı, çok sayıda ev hasar gördü. Hoy halkı korku içinde sokaklara çıktı. İnsanlar günlerdir hasarlı, yıkılma tehlikesi olan evlerine giremiyorlar. Depremzedeler açlar, açıktalar, üşüyorlar! Ekmek yok, çadır yok, ilaç yok, çocuk bezi yok, elektrik yok, soba yok… Hal böyleyken mollaların devleti her zamanki gibi yaşanan acılara kör, feryatlara sağır kalmayı sürdürüyor. Kente doğalgaz, elektrik, alt yapı hizmetleri verilmiyor, alt yapı çökmüş durumda. Bu duruma isyan eden ve valilik önünde toplanan insanlar demir kapılarla, polis bariyerleriyle yüz yüze bırakıldı. Bölgeye giden devlet yetkilileri, daha alt rütbelileri kameralar önünde azarlayıp şov yapmakla yetindi.
İran, tam 43 yıldır baskı ve zulümle ayakta duran faşist molla rejimi tarafından yönetiliyor. Başta petrol, doğalgaz, altın olmak üzere ülkenin tüm kaynaklarını sınırsızca yağmalayan mollalar sıra yoksul halka gelince ABD ambargolarını bahane ediyorlar. Yoksulluğun nedeninin kader, yazgı, ABD, İsrail ve bazı Arap ülkeleri gibi dış mihraklar olduğunu söylüyorlar. En ufak bir hak talebini, yıllar süren hapislikle, idamla cezalandırıyorlar. Bugün Hoy’da depremzedeleri aç, açıkta bırakan rejim, ülkenin geri kalan bölgelerinde halkı yüz metrelerce uzunlukta tüp, gaz kuyruklarına mahkûm ediyor. Aynı rejim 2021 yazında, sıcaklıkların 50 dereceye ulaştığı Temmuz günlerinde halkı haftalarca elektriksiz bırakmıştı. Son yıllarda çöken binalardan madenci katliamlarına, yangınlardan uçak kazalarına yaşanan faciaların haddi hesabı yok ve bu faciaların arkasından rant politikaları, rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, denetimsizlik skandalları çıkıyor. İran halkının çürüyen, boğazına kadar yolsuzluğa batan, yaşamı zehir eden molla rejimine öfkesi dinmiyor, halk bu rejimin yıkılmasını istiyor.
Tam da bu nedenle bundan 4 ay önce başını usule uygun biçimde örtmediği bahanesiyle bir genç kızın, Mahsa Amini’nin işkenceyle katledilmesi bardağı taşıran son damla olmuş, ülkeyi baştanbaşa saran bir isyan patlak vermişti. İran rejimi, isyanı bastırmak için tüm imkânlarını seferber etti, askeri, polisi, paramiliter çeteleri halkın üzerine saldı, çocuk-kadın demeden yüzlerce can aldı. Hapishaneler açtı, idam sehpaları kurdu, hava bombardımanları yaptı. Ama aynı rejim deprem bölgesine en ufak bir yardım göndermedi, başka ülkelerden gelen yardım tekliflerini reddetti, bebek-yaşlı, kadın-erkek, hasta-hamile binlerce insanı açlığa ve soğuğa terk etti. Halkın gözünde en ufak bir meşruluğu kalmayan bu rejim bir gün bile ayakta kalmayı hak etmiyor. Zulme ve zorbalığa başkaldıran İranlı emekçilerin mücadelesi aylardır sürüyor. Toplumda çok köklü bir değişim arzusu var ve bu değişim arzusu bir isyan biçimine dönüşmüş durumda. Mollalar toplumun ezici çoğunluğu nezdinde bir nefret objesine dönüşmüşlerdir. Ekonomik biçimler alan ama molla rejiminin de protesto edildiği işçi grevleri sürüyor. Hayat pahalılığı, tüp gaz kuyrukları, deprem karşısında rejimin aciz kalması emekçilerin öfkesini daha da büyütüyor.