
Bizler hastanelerde çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. Toplumsal sorunların cenderesinde hayatı var etmeye çalışıyoruz. Evde, sokakta, hastanede her an şiddetle burun buruna yaşıyoruz. Sadece fiziksel şiddet de değil üstelik psikolojik ve ekonomik şiddet ekleniyor bunlara. Emekçi kadınlar olarak hem çalıştığımız alanda hem de evde nöbetle geçiyor hayatımız. Evet, evde de nöbetteyiz çünkü ev işleri, çocuk bakımı kadının üzerine yıkılmış durumda. Yasalara göre çalıştığımız kurumlarda kreş olması gerekirken, devlet hastanelerine ait ücretsiz kreşler yok. Hâlbuki yasayı çıkaran devlet, uygulamaya koymayan yine devlet. Pandemi döneminde nöbetinde çocuklarını evde bırakmak zorunda olan bir hemşire arkadaşımız çıkan yangın sonucu evlatlarını kaybetti. 7/24 ücretsiz kreş olsaydı kardeşimiz bu acıyı yaşar mıydı? Ama devlet bunları görmüyor. Kadına karşı şiddeti azaltacak uluslararası sözleşmeleri “aile yapımıza ve ahlâk anlayışımıza ters” diyerek ortadan kaldırıyor. Hastanelere günde yüzlerce kadın uğradıkları şiddet sonucu darp raporu almak için başvuruyor. Bütün bedenleri morluk içinde yanlarında küçücük çocuklarıyla hastanelere gelen kadınlar, şikâyet için polise gittiklerinde evlerine geri gönderiliyorlar. Çünkü iktidarın ahlâk anlayışı ve aile yapısından anladığı tam da bu; kabul et, boyun eğ! Ama bizler boyun eğmemeyi, mücadele etmeyi seçiyoruz!
Erkek egemen zihniyetin körüklendiği bu düzende, iktidarın politikaları bizleri nefessiz bırakıyor. Bu sorunlara sırtımızı dönemeyiz. Emeğimizin değersizleştirilmediği, şiddet görmediğimiz, fikirlerimizin, taleplerimizin yok sayılmadığı bir dünyada yaşamak istiyoruz. Artık yeter! Şiddeti körükleyen bu düzene karşı mücadele ediyoruz. İşçi ve kadın düşmanı rejime karşı 8 Mart’ta sınıfımızın safındaydık, şimdi de 1 Mayıs’ta “Emekçi kadınlar mücadelede öne” diyoruz! 14 Mayıs’ta da tek adam rejimine artık yeter diyeceğiz. Kapitalist sömürüye ve cinsiyet ayrımcılığına son! Çocuklarımız için sağlıklı ücretsiz öğün ve kreş! Yaşasın 1 Mayıs!