
2017’de Erdoğan, tek adam rejimine geçiş için yapılan referandumda emekçilerden “evet” demelerini isterken onlara refah vaat etmişti. Sosyalist işçiler ve emekçi kadınlar olarak, o gün sesimizin ulaştığı her yerde tek adam rejiminin emekçilere daha fazla yoksulluk, baskı ve zorbalıktan başka bir şey getirmeyeceğini bıkmadan usanmadan anlatmıştık.
O günden bugüne yaşadıklarımız ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi. AKP iktidarı süresince, 12 tanesi 2017’den sonra olmak üzere 20 grev yasaklandı. 2016 yılında yüzde 8,5 olan enflasyon oranı, 2023 yılının Mart ayında ENAG’a göre yüzde 112 oldu. Ülke nüfusunun yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında, 8 milyon asgari ücretli açlık sınırının altında yaşıyor. Türkiye, enflasyon ve işsizlik verilerine dayanan dünya sefalet endeksinde birinci sırada... DİSK verilerine göre geniş tanımlı işsiz sayısı 2016’da 5,9 milyondu, bugün 9 milyona dayandı.
Dünya genelinde gıda fiyatları düşerken Türkiye’de artıyor. Yemeğe koyacak eti neredeyse unuttuk. Artık fiyatı 30 lirayı bulan soğanı da alamıyoruz. 1 litre süt 25 lira, yumurtanın tanesi 3 lira. Pirincin, yağın, salçanın, kısacası yaşamak için zorunlu olan her şeyin fiyatı aldı başını gitti. Çocuklarımızı besleyemiyoruz, cebine karnını doyurabileceği kadar harçlık koyamıyoruz. Aldığımız ücretlerle gerekli yaşamsal ihtiyaçları dahi karşılayamıyoruz. Çözemediğimiz sorunlar biriktikçe bizi nefessiz bırakıyor.
Alın teri döken, emeğiyle, elinin hüneriyle üreten biz emekçiler, böyle bir yaşamı hak etmiyoruz. Ekmeğin etin, sütün, özgürlüğün, mutluluğun bol olduğu bir dünyada yaşamayı hak ediyoruz. Bu mücadelemizi sürdürürken, emekçi kadınlar olarak 14 Mayıs’ta “yalan vaatlerinize karnımız tok, bu böyle gitmez” diyeceğiz.