Ben Hadımköy’de çalışan bir fabrika işçisiyim. Sizin de bildiğiniz gibi uzun zamandır gündemimizde ekonomik kriz var. Önceleri “sadece finans sektöründe” veya “var olan kriz nakit sıkıntısıdır” diye yutturulmaya çalışıldı. Lakin egemen sınıfa hizmet eden yazar-çizer takımı her ne kadar gündemden düşürmeye çalışsa da bu krizi, kriz inadına “ben buradayım ve gittikçe de büyüyorum” demeye devam etti. Artık bu yalanları da söyleyemiyorlar, çünkü var olan kriz devasa bankalardan sonra devasa işletmeleri-fabrikaları da iflasın eşiğine sürükledi.
Ben bunları nereden mi biliyorum? Nereden olacak maalesef kendi çalıştığım ve civardaki diğer fabrikalardan. Bu kriz yüzünden dünya genelinde milyonlarca işçi işsiz kaldı ve neredeyse biz bunları elimiz kolumuz bağlı izlemek zorunda kaldık. Ta ki piyango bize de vurana karar! Geçtiğimiz hafta UİD-DER Esenler temsilciliğinin düzenlemiş olduğu KRİZİN FATURASI PATRONLARA isimli etkinliğe katıldım.
Katıldığım etkinlikte daha önce de olduğu gibi bilmediğim ama bilmem gereken birçok şey öğrendim. Elimin kolumun bağını istersem çözebileceğimi de. Etkinlik gerçekten de çok güzel geçti, işçilerin geçmişte de yaşamış olduğu krizler karşısında ne yaptığını ve daha da önemlisi bizlerin bugün ne yapmamız gerektiğini anlatan şiirler, şarkılar ve marşlarla geçen bir zaman dilimi.
Evet dostlar, acı ama gerçek. Bugün bizlerin yaşanan bu kriz karşısında seçebileceğimiz iki seçenek var. Ya önümüze gelen yahut gelecek olan işsizliğe, işsizlikten kaynaklı açlığa ve en az açlıktan ölmek kadar kötü olan savaş cephelerine kendi sınıf kardeşlerimizi katletmeye ya da kendi sınıf kardeşlerimize katlolmaya boyun eğip eyvallah diyeceğiz. Ya da bunların hiçbirisini kabul etmeyerek örgütlü bir birlik haline gelerek kendi taleplerimizi dile getirip onlara isteklerimizi kabul ettireceğiz.
İşçi sınıfı ya örgütlüdür ve her şeydir ya da örgütsüz bir hiçtir!