İzmir’in Bornova ilçesinde, geçtiğimiz yıl 30 Aralıkta 32 katlı bir rezidansın inşaatında kule vincin devrilmesi sonucu 6 işçi feci şekilde can vermişti. Yükseltme kapasitesi 60 metre olmasına rağmen işi yetiştirmek için vinç 120 metreye yükseltilmeye çalışılmış ve bu esnada kırılmıştı. Bu durumu daha büyük bir faciaya dönüştüren ihmalkârlık ise işçilerin yaşamak zorunda bırakıldıkları konteynerlerın kule vinçlerin altına yerleştirilmesi olmuştu. Kırılan vinç bu konteynerlerin üstüne devrilmiş ve vinçte bulunan 2 operatörle birlikte istirahatte bulunan 4 işçi ezilerek can vermişti. Oysa işçiler kaldıkları konteynerlerin yerlerinin tehlikeli olduğunu defalarca yönetime bildirmiş, başka bir yere taşınmalarını talep etmişlerdi. Fakat kâr hırsından gözü dönen patronlar uyarılara ve taleplere kulak tıkamış, bunları maliyet olarak görmüştü.
Facia ile ilgili açılan davanın ilk duruşması 7 Temmuzda İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Yargılama sırasında yıkılan vincin masrafları inşaat şirketi tarafından ölen işçilerin ailelerinden istendi. Yargılanan kişiler mahkemede suçlamaları kabul etmediklerini, sorumluluklarının olmadığını ileri sürdüler. Tutuklu bulunan şantiye şefi, “bunlar hep maliyettir ama can güvenliği açısından bunu düşünmedik, yaptık” diyerek sözde önlem aldıklarını iddia etti. İnşaat şirketinin ortaklarından Alim Emiroğlu ise, “ölenlerin ailelerine ulaştım, ekonomik destek oldum. Benim vicdanen içim rahat” diyerek kendini savundu. Buna karşılık hayatını kaybeden işçilerden Ümit Kara’nın eşi Ece Yurtsever Kara ise “Bize ölenlerin aileleriyle ilgilendiklerini söylüyorlar ama bana olaydan bir ay sonra kule vincin masraflarının ödenmesi için tebligat geldi. Kazanın masraflarını ölen işçilere yüklüyorlar. Viven Yapı tarafından vinç kazası nedeniyle oluşan 12 milyon liralık masrafın ödenmesi şeklinde bir tebligat gönderildi” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Üretim baskısıyla 6 işçinin ölümüne sebep olup sonra da oluşan maddi zararlarını canlarını yitiren işçilerin ailelerinden almaya çalışmak patronların insanlık dışı zihniyetinin kanıtıdır. İş güvenliği önlemlerinin alınmadığı, denetimlerin yapılmadığı ortamlarda çalıştırılan nice işçi canından oluyor. İşçi katliamlarının hesabı sorulamadığı için bu kahredici kısır döngü sürüp gidiyor. İşçilerin örgütsüz olmasını fırsat bilen patronlar pervasızlıkta, zalimlikte sınır tanımıyorlar. Yaşamlarımızı patronların keyfine, adalet talebimizi çarkı bozuk bu düzene bırakmamalıyız. İş kazalarının en yakıcı sorunlarımızdan biri olduğu bilinciyle hareket etmeli, canımızı kıymetsiz gören patronlar karşısında, kayıplarımızın hesabını sormak, işyerlerimizde iş güvenliği önlemlerini aldırmak için örgütlenmeliyiz.