
Netanyahu hükümetinin yargının yetkilerini sınırlandırma ve iktidarın yetkilerini arttırmaya yönelik hazırladığı yasa tasarısı İsrail halkının öfkesini büyütmeye devam ediyor. Aylardır sokakları ve meydanları dolduran İsrailli emekçiler yaşamlarını daha da zorlaştıran devlet politikalarını kabul etmiyor. Temmuz ayında kitlesel eylemler, protestolar gerçekleştiren emekçiler, bu kez de Tel Aviv’den Kudüs’e yürüdüler. 24 Temmuzda Meclis Genel Kurulunda yapılacak oylama öncesinde pek çok kentte yüzbinler bir araya geldi.
Netanyahu hükümetinin Ocak ayında duyurduğu “yargı reformu” İsrail’de kitlesel gösterilerle karşılanmıştı. Yargının yetkilerinin sınırlandırılmasını, iktidarın yetkilerinin güçlendirilmesini, demokratik hakların ihlal edilmesini kapsayan yasa tasarısı derin bir öfke yaratmıştı. Tasarının 10 Temmuzda Meclis Genel Kurulundaki birinci oylamada kabul edilmesinin ardından İsrail halkı 11 Temmuzu “Öfke ve Direniş Günü” ilan ederek sokaklara dökülmüştü. Öfke ve Direniş Gününde ülke genelinde pek çok kentte protestolar gerçekleştirildi. Havaalanları, otoyollar, meydanlar kapatıldı. Hükümet, İsrail halkının direnişini polis şiddetiyle bastırmaya çalıştı. Ancak baskı ve şiddet sonuç vermedi, protestolar büyüyerek devam etti.
Kitlesel protestoların ardından İsrail halkı, 18 Temmuzda sloganlar eşliğinde Tel Aviv’den Kudüs’e yürüyüşe geçti. Yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı yürüyüş 22 Temmuzda Kudüs’e varılmasının ardından sona erdi ve kitle parlamento binası önünde toplanarak yakın bir bölgeye kamp kurdu. Tel Aviv’den gelen emekçiler Kudüs’te coşkuyla karşılandı. Kararlılıklarını ortaya koyan emekçiler Beerşeba, Hayfa ve Netanya gibi kentlerde de bir araya geldi. Tel Aviv’de ise yaklaşık 100 bin emekçi meydanları doldurdu. İsrailli işçi ve emekçiler bir kez daha kararlılıklarını ve mücadele azimlerini ortaya koydu.
Netanyahu hükümetinin hedefindeki yargı, zaman zaman İsrail yerleşimlerini yasa dışı ilan ederek durdurulması yönünde kararlar verdiği için aşırı sağcıların da hedefinde bulunuyor. Gösterilere katılanlarsa kendilerine yurt istedikleri için bu ülkeyi kurduklarını ancak şimdi Yahudi şeriatının başkalarına da zorla uygulandığını gördüklerini söylüyorlar ve “otoriterlik değil demokrasi” istiyoruz diyorlar. Fakat bu haklı talepler İsrail devletinin zulmüyle ve aşırı sağcıların zorbalığıyla karşılanıyor. Polis protestocuların Kudüs’teki kampını dağıtırken aşırı sağcılar da Tel Aviv’de toplanıp nefret sloganları attılar, protestocu emekçileri darbecilikle suçladılar. Ancak bu zulme rağmen İsrailli emekçiler mücadeleye devam edeceklerini haykırıyorlar.