Gökova’da bulunan Yeniköy ve Kemerdere termik santralleri için Milas’taki Akbelen ormanları yok edilmek ve kömür madeni açılmak isteniyor. Buna karşı başta İkizdere, Belen Köyleri olmak üzere tüm Türkiye’den tepkiler yükseliyor. Bu tepkilerin ne kadar haklı olduğunu gösteren bir belgesel izledim. 90’lı yılların meşhur televizyon programı 32. Gün’ün arşivinden “Türkiye’nin Termik Santral Sevdası” adlı bir belgesel. 32. Gün’ün kameraları Gökova santralinin açılışını yapacak olan dönemin başbakanı Turgut Özal ve beraberindeki heyetin Gökova Türkevleri Köyünden geçerken köylülerin tepkisi ile karşılaşmasını gösteriyor. Özal ile gencecik bir köylü kızı arasında şu diyalog geçiyor:
Genç kız: Köyümüzün kalmasını istiyoruz!
Başbakan Turgut Özal: Köy kalır canım merak etme, burası daha da şenlenir, birçok şeyler gelir, turistler gelir, daha güzel olursunuz…
Genç kız: Termik santral yapılmasını istemiyoruz!
Özal: Onu size yanlış söylemişler, ne olur, neden zararlı? Hadi bakalım söyle bir anlayalım.
Genç kız: Meyvalarımız kurur…
Özal: Yok aman ha kurumaz,
Küçük Kız: Yatağan’da kururmuş, görüyoruz ama biz, çevre köyler de var.
Özal: Peki bir dakika! Köyde birçok adam orda çalışırsa, para kazanırsa…
Genç kız: Eğer köyün tarlaları alınırsa köyler ne işe yarayacak ki? Köylü zaten topraktan geçiniyor.
Özal: Köylü fabrikada çalışırsa ne olacak?
Genç kız: Görüyoruz ki fabrikaya gelenler hep doğudan, Adana’dan, Konya’dan gelenler var…
Özal: Haa yani siz de kontenjan istiyorsunuz öyle mi?
Genç kız: Biz santral yapılmamasını istiyoruz.
Özal: Sen beni dinle, yapılır yapılmaz o ayrı hikâye. Ama bu memlekete medeniyet gelmesi için, elektriğin gelmesi lazım, öyle değil mi? Yol yapılması lazım, öyle değil mi? 13-14 kilometre asfalt yol gelse, tepelere güzel villalar yapılsa, bir sürü inşaat olsa insanlar daha fazla iş bulmaz mı?
Sonra kameralar Gökova’nın santral kurulduktan sonraki halini gösteriyor. Gökova aynı Gökova değil.
Termik santraller inşa edildi, yollar asfaltlandı, köylülerin bir kısmı çalıştı, turistler geldi, geliyor. Peki, sonuç ne oldu? Villalar, termik santral var, ama zeytin ağaçları, yeşil, temiz hava yok. İşsizlik ve yoksulluk yine diz boyu. Köylüler asgari ücretle çalışmaya, arazileri yok edilmeye, hava, su ve toprak santral uğruna yok edilmeye devam ediyor. Özal gibi Erdoğan da medeniyetin inşaatlarla, santrallerle, yol ve villalarla geleceğini iddia ediyor. Emekçilerse doğayla uyum içinde, toprağa, suya yakın yaşamak istiyor. Aradan yıllar geçti. O genç kızların söyledikleriyle Özal’ın söyledikleri, yani iki zihniyet birbiriyle çatışmaya devam ediyor.