
Merhaba kardeşler, ben taşımacılık sektöründe çalışan bir kargo işçisiyim. Pandemi dönemiyle birlikte tüm dünyada taşımacılık sektöründe çalışan işçilerin sorunları daha da büyüdü. Uzun çalışma saatleri, artan iş yükü, iş güvenliği önlemlerinin alınmaması gibi sorunlar katmerlendi. Özellikle pandemi sürecinde adeta ölümüne çalıştırıldık. Kargo şirketleri bu süreçte muazzam kârlar elde ederken biz işçiler giderek yoksullaştık.
Örneğin bir röportajda ABD UPS’te çalışan kargo şoförü bir kadın işçi sorunları şöyle dile getiriyordu: “Pandemide annemi kaybettim. Bu süreçte anneme bakmak, çocuklarıma bakmak yerine uzun saatler boyunca çalışmak zorunda kaldım. Peki, ben bunu yaparken UPS şimdi bana ne yapıyor? Taleplerimizi dikkate almıyor, haklarımızı vermiyor. Biz de UPS işçileri olarak taleplerimizi alana kadar mücadele edeceğiz.” ABD UPS işçileri dediklerini yaptı ve sendikaları Teamster ile birlikte önemli bir mücadeleye girişti.
ABD’de yaklaşık 340 bin UPS işçisini ilgilendiren toplu sözleşmeye yönelik hazırlıklar bir yıl öncesinden başladı. İşçiler bir yandan olası bir greve hazırlanırken diğer yandan da iş durdurma eylemleri ve protestolar yaparak UPS patronlarına gözdağı veriyordu. Sözleşmede anlaşmaya varılamamasıyla 1 Ağustosta greve çıkma kararı alındı. Ancak 340 bin mücadeleci işçinin kararlılığı UPS patronlarına geri adım attırdı ve sözleşme masasına tekrar oturmak zorunda kaldılar. Ücret artışı, emeklilik haklarının iyileştirilmesi, mesai saatlerinin düzenlenmesi taleplerini, araçlara klima takılması gibi önemli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini kabul ettirmeyi başardılar. Şimdi sözleşme işçilerin oylamasına sunulacak ve son kararı işçiler verecek.
Dünyanın en büyük taşımacılık şirketi olan UPS’e kafa tutan ve geri adım attırmayı başaran işçilerin ve Teamster sendikasının yaptıkları biz kargo işçileri için çok önemli dersler içeriyor. Yarı zamanlı ve tam zamanlı işçiler, siyah ve beyaz işçiler, kadın ve erkek işçiler tüm ayrımları bir tarafa bırakarak birlikte hareket etmeyi başardılar. İşçilerin en önemli sloganlarından biri “Birlikteysek Ayaktayız, Bölünürsek Düşeriz” sloganıydı. Ülkenin dört bir yanından UPS işçileri bir yıl boyunca düzenli olarak sendikayla birlikte hem işyerleri önlerinde hem de diğer emekçilerin de desteklerini alabilecekleri meydan ve caddelerde protesto yürüyüşleri düzenlediler. Düzenli olarak bu tür eylemleri yapmak hem işverenin işçileri bölme-ayrıştırma çabalarını boşa çıkarttı hem de bu kadar fazla işçinin aynı ruh hali içinde, ortak şekilde mücadele etmesini sağladı. Yani toplu sözleşme sürecini hiçbir şey yapmadan beklemek yerine tüm sürece sahip çıktılar ve de ilerlettiler.
Diğer bir önemli ders de işçilerin sadece kendi birliklerini sağlamakla yetinmeyip Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu (ITF) aracılığıyla diğer ülkelerdeki taşıma işçilerinin de desteğini alması oldu. Eğer UPS tekrar masaya oturmasaydı ITF aracılığıyla tüm dünyada taşıma işçileri UPS işçileriyle dayanışma eylemleri yapacaktı. UPS’e geri adım attıran önemli gelişmelerden biri de bu oldu.
ABD UPS işçilerinin bu başarısı hem diğer ülkelerdeki UPS işçileri hem de bu sektörde çalışan diğer işçiler için çok önemli bir örnek oldu. Örneğin araçlarda klima olmaması tüm ülkelerdeki UPS işçileri için önemli bir sorundu. ABD’de bu güvenlik önleminin kazanılması diğer ülkelerdeki UPS işçileri için de bu sorunun çözümünün önünü açacak.
Tüm dünyada işçiler olarak bu kadar yoksullaştığımız, sorunlarımızın bu kadar arttığı bir dönemde, tüm yapay ayrımları bir tarafa bırakarak ortak bir mücadeleyi örmek, işçiler olarak kardeşleşmek çok daha önemli bir hale geldi. UPS işçilerinin ürettiği sloganda dediği gibi; işçiler olarak birleşirsek ayakta kalır ve sorunlarımızı çözeriz, bölünürsek kaybederiz.