İktidara geldiği günden beri “halkımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” diye diye suyumuzun da suyunu çıkaran iktidar, seçimlerden hemen sonra KDV ve ÖTV zamlarını portakal büyüklüğünde dolu misali tepemize yağdırmaya başladı. Zaten zar zor kaynayan tencereyi artık nasıl kaynatacağımızı şaşırmış durumdayız. Vergi zamlarının ardından yüzde 8 olan KDV yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV yüzde 20’ye çıkarıldı. Deterjan, sabun, tuvalet kâğıdı, bebek bezi gibi hijyen ürünlerinden alınan KDV ise yüzde 8’den yüzde 20’ye çıkarıldı. Bir hafta sonra da akaryakıttaki ÖTV vergisi arttırıldı.
Peki çiftçinin kullandığı mazottan, toplu taşımada kullanılan benzinden ÖTV alınıyor da pırlantanın, elmasın, lüks yatın ÖTV’si ne kadar? Sıfır! Yanlış okumadınız, çiftçinin kullanmak zorunda olduğu mazotta ÖTV, yani Özel Tüketim Vergisi var, yüzünü ancak kuyumcu vitrininde gördüğümüz, zenginlerin satın aldığı pırlantada yok! Adaletsizlik bununla da sınırlı değil. Sofrasında kuş sütü eksik olmayan, eti, sütü, benzini, doğalgazı kısacası her şeyi hiç hesap etmeden satın alabilen zenginlerle biz emekçiler aynı KDV’yi ödüyoruz. Milyonlar kazanan patronla ay sonunu getirebilmek için yaptığı her yemekten bir malzeme daha çıkaran emekçi nasıl olur da aynı oranda vergi öder?
Vergi artışlarından önce zaten hayat pahalılığı altında eziliyorduk. Enflasyonun dizginlerinden boşalmışçasına yükselmesi karşısında fiyatlar daha da artacak kaygısıyla yağ, tuvalet kâğıdı gibi malzemeleri toplu almaya çalıştı emekçiler. Belki o zaman bu zamların geçici olduğu düşünülüp bu tarz çarelere başvuruldu. Ama enflasyonun hızı düşmedi. Hatta daha da arttı. “Şimdi biraz fazla alayım, bir müddet fiyat artışından etkilenmeyeyim” desek de fiyatlar o kadar yüksek ki zaten gelirimiz bunu yapmamıza yetmiyor. Ancak o ay ihtiyacımız olduğu kadarını alıyoruz. Yarın 150 lira olacak diye tuvalet kâğıdını bugün 120 liradan almak da bizi kurtarmıyor, yetişemiyoruz, yetiştiremiyoruz!
Öncelikle bilmeliyiz ki kapitalist sistemde işçileri sömürmek, patronları ise semirtmek esastır. Vergi de emekçileri soymanın yasal yoludur. Sendikalarda, işçi derneklerinde örgütlenmeden, eylemlerle, mitinglerle itirazımızı yükseltmeden, şikâyet ederek, hayıflanarak, olmadı market market ucuz ürün arayarak, biraz daha fazla almaya çalışarak bu soygunla başa çıkamayız. İçine girdiğimiz bu kör kuyudan çıkamayız. Gelin birlik olalım, sesimizi çıkaralım. Hep birlikte “Vergileri Patronlar Ödesin” diyelim.