
Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde kiracılık çok yaygın. Pek çoğumuz, aldığımız ücretin neredeyse tamamını kiraya verir olduk. Hal böyleyken geçinmenin nasıl zorlaştığını hepimiz iyi biliyoruz. İktidar, yükselen kira fiyatlarına güya çözüm olarak yüzde 25 kira artış sınırı getirdi. Peki, bu kararın gerçek hayatta bir karşılığı var mı? Her gün kiracı-ev sahibi kavgalarına tanık oluyoruz hatta bu nedenle cinayetler işleniyor. “Ben düzenlemeyi yaptım” diyerek sorumluluğu üstünden atan, gerçek çözümler üretmeyen siyasi iktidar, ev sahibi ve kiracıları karşı karşıya getiriyor. Sanki kiraların bu kadar yükselmesinin sebebi tek başına ev sahipleriymiş gibi davranıyor, sorunun kaynağını gizliyor.
“Yüksek kiralara çözüm” diyerek yüzde 25 kira artış sınırı getirilmesi hâlihazırda kiracı olanlar için geçerli ama ev sahiplerinin buna uyduğu söylenemez. Bugün kimi işçi mahallelerinde 2+1 daire tutmaya kalksan vereceğin paraya asgari ücret bile yetmiyor. Hatta ev bulunamıyor. Oysa İBB’nin açıkladığı son verilere göre sadece İstanbul’da 450 binle 750 bin arasında boş konut var. Bunların büyük bölümü siteler halinde yapılan lüks konutlardan oluşuyor. Biz yüksek kiraları ödeyemediğimiz için depreme dayanıksız ve sağlıksız konutlarda barınmaya çalışıyoruz, öte taraftan lüks sitelerdeki konutlar boş duruyor.
İnşaat patronları ve onların destekçisi siyasi iktidar, yaşanan konut krizi için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Sadece yüksek kârlar elde etmek için konut yapıyorlar. Öyle ki depremde evleri yıkılan ve sokakta kalan depremzedelere bile açılmadı boş konutlar. İnşa edilecek TOKİ evleriyse depremzedelere fahiş fiyatlarla satılacak. Bizim üstümüzdeki vergi yükünü her gün arttıran iktidar, inşaat patronlarına milyarlarca lira vergi afları getiriyor. Şimdi bu gözle kira meselesine yeniden dönelim: Neden barınma gibi temel bir ihtiyacımızı karşılamak için ücretimizin büyük bir bölümünü vermek zorunda kalıyoruz? Neden emekçiler için sosyal konutlar yapılmıyor? Neden milyonlar barınma kriziyle cebelleşirken yüzbinlerce konut boş duruyor? Biz işçiler olarak bu soruları sormazsak, esas sorumluları görmezsek, dahası taleplerimiz için bir araya gelmezsek konut sorunu canımızı daha fazla yakacak.
Başımızı sokacağımız sağlıklı bir konut hepimizin hakkı. Ama demişler ya, hak verilmez alınır. Barınma, biz işçiler açısından bir mücadele konusudur. Bu iktidar tüm süslü sözlere, reklamlara rağmen hakkımızı vermeyecek. Ama biz birleşirsek, omuz omuza verip mücadele edersek hakkımızı alırız.