
Metal işkolunda toplu sözleşme süreçleri başladı. Patronların sendikası MESS ile yapılacak sözleşmeler için metal işkolundaki sendikalar ve sendika üyesi işçiler hazırlıklarını sürdürüyor. Bu temelde sözleşme taslak hazırlıkları her sendikada farklı yürüyor. Türk Metal bir anketle işçilerin taleplerini sorarken, Birleşik Metal-İş ise her fabrikadaki işyeri komiteleri aracılığıyla taslak hazırlık sürecini yönetiyor. Bizim çalıştığımız fabrikadaki sözleşme süreci de bu döneme denk geldiği için çevremizdeki fabrikaların hazırlıkları bize de örnek oluyor. Elbette bu dönemde herkesin en önemli talebi geçimimizi sağlayacak düzeyde bir ücret zammı almak. Ama en az onun kadar önemli olan bir şey daha var; aldığımız zammı koruyabilmek. Çünkü toplu sözleşmede zam alıyoruz fakat enflasyon oranlarının düşük açıklanması yüzünden düşük zam alıyoruz ve aldığımız ürünlere yapılan zamlar yüzünden kısa zamanda açlık sınırı seviyesine geriliyoruz. Bunun için ücret zammı kadar, aldığımız ücreti korumak da önemli oluyor.
Biz de toplu sözleşme için taslak hazırlamak üzere işyerindeki arkadaşlarla bir araya geldik. Taleplerimizi sıralarken sözleşmemizde var olan kreş parası maddesine gelince “neden kreş parasını diğer eğitim paralarından ayrı düşünüyoruz? İlk, orta, lise ve üniversitede okuyan çocuklar için verilen paradan ne farkı var?” diye tartışmaya başladık. Aslında erzak, deterjan, senelik izin gibi sözleşmelerde yer alan tüm haklar geçmişte yaşanan sorunlar nedeniyle talep edilip verilen mücadeleler sayesinde patronlara kabul ettirildi. Kreş de böyle bir haktı ve uzun zamandır yasalarda da yer almasına rağmen işyerlerinde hayat bulamayan bir ihtiyaç haline geldi. Buna işyerinde yaşananlardan birkaç örnek verdim. Vardiyalı çalışıyoruz ve evlenen arkadaşlarımızın aynı vardiyada çalışmasını sağlıyoruz. Fakat bu eşler çocukları olduğu zaman bakacak kimse olmadığından vardiyalarını değiştirmek zorunda kalıyorlar. Hatta bir aile çocuklarını bırakacak birini bulamadığı için vardiya değişimine bebekleriyle gelip iş çıkışında bebeği çıkan ebeveyne teslim edip işbaşı yaptılar. Tabi ki bunu öğrenince müdahale ettik ama bebeğe bakma sorununu şimdilik anneanne üzerinden geçici olarak çözmüş olduk. Bu örnekle beraber kreş mücadelesinin nasıl ortaya çıktığını, nasıl kabul ettirildiğini ve nasıl kaybedildiğini de uzun uzun konuştuk.
Sözleşme dönemleri sermaye sınıfı ile işçi sınıfının karşı karşıya geldiği dönemlerdir. Kazanılmış hakların nasıl alındığını öğrenmek, örgütlü gücümüz zayıfladığında neleri kaybettiğimizi bilmek ve daha iyi yaşayabilmek için nasıl mücadele vermemiz gerektiğini öğrenmek sermaye sınıfı karşısında işçi sınıfını daha güçlü hale getirir. Onun için UİD-DER gibi işçi sınıfı örgütlerine ve İşçi Dayanışması gazetesine ihtiyacımız var. Oralardan öğrendiklerimiz bize deneyim kazandırıyor ve yol gösteriyor.