Milyonlarca işçiyi bağlayan asgari ücret belirlendi. Asgari ücret olarak belirlenen rakam tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi tam bir komedi. Ancak bu yıl oynanan komedide geçmiş yıllardakinden fazlası var. Bu yıl asgari ücreti, hükümet ve patron temsilcileri Türk-İş olmadan belirlediler. İşçilerin tepkisini alacağını düşündüğünden olsa gerek bu kez Türk-İş, komisyonun belirlemek istediği ücretin insanca yaşanabilir bir ücret olmadığını, oynanan oyunda yer almayacaklarını belirterek görüşmelerden çekildi. Türk-İş’in talep ettiği asgari ücret 720 TL’ydi. Ancak bu açıklamaların ardından Türk-İş’ten herhangi bir eylem önerisi de gelmedi. İşçilerin hiçbir şekilde talebi sorulmadan belirlenen asgari ücretin ardından komisyon başkanı Fikret Şöhret büyük bir ikiyüzlülükle yeni asgari ücretin Türkiye’nin ekonomik ve sosyal şartları göz önünde bulundurularak belirlendiğini söyledi. Son bir yıl içinde doğalgaz, elektrik, su ve temel gıda maddelerine gelen zamlar neredeyse yüzde yüzleri bulmuşken asgari ücrete yapılan zam %4,3 oranında kaldı. Yalnız bu gerçek bile hükümetin ve sermayenin ikiyüzlülüğünü görmek için yeterlidir.
16 yaşından büyük işçiler için yılın ilk altı ayında geçerli olacak asgari ücret, net 527 TL olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla asgari ücret TÜİK’in yoksulluk sınırı olarak belirlediği sınırın bile çok çok altında kalmıştır. Ama bu durum bile aç gözlü patronlara yetmemiştir. Örneğin Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, “bu krizde yapılması gereken hiç arttırmadan geçmekti, ancak artış oranı da yüksek değil” diyerek bütün patronların sözcülüğünü yapmış oldu.
Kapitalizmin krizi, patronların gerçek yüzünü bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmış bulunuyor. Krizle beraber işten çıkarmalar, ücretsiz izinler bu kadar yaygınlaşmışken, iğneden ipliğe her şeye zam gelmişken, işçilerin çok büyük bir kısmı banka borçlarıyla hep ekside yaşamaya mahkûm edilmişken, belirlenen asgari ücretin ülkenin sosyal ve ekonomik şartlarına uygun olduğunu iddia eden hükümet ve patronlar nasıl bir sistemde yaşadığımız gerçeğini bir kez daha bir tokat gibi suratımıza çarptılar.
Patronların düzeninden, onların kuklası konumundaki hükümetlerden daha fazlası da beklenemezdi zaten. Bir yılı daha sefalet içinde geçirecek olan işçi kardeşlerim, sözüm size, bize, hepimizedir: Şimdi sessiz kalırsak bilelim ki sefaletimiz sadece bu bir yılla sınırlı kalmayacak. Bundan sonraki yıllar bu yılı da aratacak koşullarda geçecek. Bu sefalete katlanmak zorunda değiliz. Kapitalizmin bataklığında yaşamak zorunda değiliz. Patronları ve onların düzenini kendi yarattıkları bataklığın içine gömmek bizim elimizde. Yeter ki örgütlenelim ve tek yürek, tek yumruk olalım!