
“Yalanla besliyorlar sizi,
Hâlbuki açsınız
Etle ekmekle beslenmeye muhtaçsınız…”
İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet’in bu dizeleri yazmasının üzerinden uzun yıllar geçti. Burjuvazi, ağır çalışma koşullarına ve düşük ücretlere razı edebilmek için işçi sınıfını yalanla beslemeye devam ediyor. Burjuvazi işçi sınıfına sopa göstererek, işsizlik korkusunu kullanarak ve bol miktarda yalan söyleyerek onu kontrol altında tutmaya çalışır. Emekçileri kandırmak, yetinmeyi, aza kanaat etmeyi öğretmek konusunda burjuvazi ve onun siyasi temsilcileri çok beceriklidir. Yaşadığımız sorunların, yoksulluğumuzun kader olduğunu her fırsatta söylerler ama bu kaderin neden sadece işçi sınıfını bulduğunu açıklamazlar!
Fabrikalarımızda patronlar “biz bir aileyiz” derler. Sorguladığımız zaman, “biz bir aileyiz” yalanının nasıl ikiyüzlüce olduğunu görürüz. Çünkü en ufak bir hak istediğimizde bir aile olmadığımızı yüzümüze vururlar. Zaten aile olmamız gibi bir şey de mümkün değildir. Biz işçileri ağır çalışma koşullarına mahkûm edenlerle aile olmamız olanaksızdır. Ülkeyi yönetenler, özellikle çalkantılı zamanlarda “hepimiz aynı gemideyiz” yalanını ortaya atarlar. Ama çalkantıların, ekonomik krizlerin faturasını hep bize keserler. Sermaye sınıfına sormak lazım: Neden hep biz kazan dairesindeyiz?
Özellikle 14-28 Mayıs seçimleri döneminde şahit olduğumuz yalanlar, egemenlerin ne kadar da pervasız olduğunu, sınıf düşmanı yüzlerini ortaya koyuyordu. Sözde Gabar’dan çıkan son derece kaliteli petrol, Karadeniz’de kendinden rafine petrol, Lozan anlaşmasının bitimiyle güya şaha kalkacağımız günler vs. gibi “müjdeler” arka arkaya geldi. Onlar bu yalanlarla işçi sınıfının kafasını karıştırıp hedef şaşırtırken, her yola başvurarak işçi sınıfını kendi gerçeklerinden uzaklaştırırken işçi sınıfının sorunları günden güne katlanarak artmıştır. Dediğimiz gibi yalanlar sınırsızdır, yeri gelir Aleviler, yeri gelir Kürtler, göçmenler, kadınlar, çevreciler, sosyalistler burjuvazinin bu yalanlarından nasibini alırlar.
Örneğin birçok defa şahit olduk ki birçok bölgede, sosyalistler ve duyarlı bölge halkı siyanürle altın aranmasına, havanın zehirlenmesine, doğanın talan edilip kirletilmesine tepki gösterirken burjuvazi sürekli bu kesimleri yalanlarla karalamaya çalışıyor. Kendi doğa düşmanlığını gizliyor. Her fırsatta dış güçler, dış mihraklar yalanına sarılan burjuvazinin neredeyse ilişki halinde olmadığı dış mihrak kalmamıştır. Neredeyse her alanda tam bir bataklığa dönen kapitalist sistemin topluma verebileceği yalandan başka bir şey kalmamıştır.
Burjuvazinin yalanları çok çeşitlidir, dönemlere göre, kişilere ya da toplumlara göre bol miktarda yalan üretirler. Aklı başında her işçi az çok kafa yorduğu zaman onların yalanlarını açığa çıkarabilir fakat günümüzde bu bile örgütlü olmayı gerektirir. Geldiğimiz noktada işçi sınıfının burjuvazinin lütfuna ve yalanına değil, insan gibi bir hayat için örgütlenmeye ihtiyacı vardır. Burjuvazi, her fırsatta “her koyun kendi bacağından asılır” der. Çünkü örgütlenmenin işçiler açısından ne kadar hayati olduğunu, işçi sınıfı örgütlü olursa tek tek değil bir bütün olarak ayağa dikilip masaya yumruğunu vuracağını tecrübe ederek öğrenmiştir. Şüphesiz günü geldiği zaman örgütlenen sınıfımız, koyun sürüsü değil dünyayı sarsacak güç olduğunu burjuvaziye hatırlatacaktır.