
Bu yaz gerek ülkemizde gerek dünyada sıcaklıklar artınca çalışma koşulları iyice zorlaşmıştı. Açık alanda güneşe direkt maruz kalan çalışanlarda sıcak çarpması, mide bulantısı ve başka rahatsızlıklar baş göstermişti. Benim çalıştığım şantiyede de bu sıkıntılar yaşandı. Çalışmanın çoğu dışarda açık alanda yapıldığından sıcaklık çalışanları doğrudan etkiliyordu. Şantiyenin yüksek eğimli arazide olması ve iniş-çıkışlarda servis aracı olmaması, bizim için durumu daha da zorlaştırıyordu. Bu nedenle rahatsızlanıp revire gelenlerde bir artış oldu. Tabii ki herkes durumdan şikâyetçiydi. Fakat sorunlarımız bunlarla da sınırlı kalmadı, sıcaklar nedeniyle yangınlar da arttı.
“Yangın riski var, önlem alalım, çöpleri biriktirmeyelim” diye ana firmayı defalarca uyardık. Ama dinleyen olmadı. Bir hafta içinde şantiyede üst üste yangınlar çıktı. Başta hiçbir önlem alınmadı ve çöp yığınları bina girişlerinde biriktirilmeye devam edildi. Çünkü yönetim için öncelik her zaman inşaatın daha hızlı ilerlemesi oldu ve geri kalan her şey göz ardı edildi. Çöpler bir süre bekleyince izmarit, basınçlı şişe ve cam malzemeler güneşin etkisiyle yanmaya başlıyordu. Durumu daha da sıkıntılı yapan çöpler oraya toplandığı için yangınların, binaların giriş-çıkış, geçiş-kaçış bölgesinde olmasıydı. Hal böyle olunca çalışanların yangın gibi acil bir durumda binayı terk etmeleri zorlaşıyordu.
Bir süre sonra daha büyük yangınlar çıkmaya başladı. Bu yangınları söndürmek için herkes seferber oldu. İtfaiye geldiğinde yangını neredeyse söndürmüş oluyorduk. Söndürmeye çalışırken kan ter içinde kalmamız ve soluduğumuz duman da cabası. Bunun üzerine yönetime daha fazla baskı yapmamız gerektiğini konuştuk aramızda. Hem işçiler hem de iş güvenliği uzmanları olarak şikâyetlerimizi daha çok ve daha yüksek sesle dile getirmeye başladık. Sonunda şantiye yönetimi nihayet önlem aldı ve çöplerin birikmesinin ve yangınların önüne geçti. Yönetimin önlem almasında etkisi olan diğer etmen de dairelerin teslim sürecinde bu tür yangınların çıkmasını istememeleriydi. İşçilerin güvenliği ve yaşamından çok şantiyenin prestiji ve kârı için yangınlar önlenmeliydi!
Sağlığımız ve güvenliğimiz patronların umurunda değil. Şantiyenin prestijinin zarar görmemesi patronların en çok düşündükleri şey olsa da esas olarak bizim attığımız adımlar onları harekete geçmek zorunda bıraktı. Bu süreçte biz işçiler de çıkan yangınları söndürmek için uğraşmak, sonra da kendi kendimize şikâyet etmek yerine sorunun çözülmesi için daha fazla şey yapmayı, sesimizi birlikte çıkarmayı öğrendik. Çünkü ancak birlik olup, sesimizi yükselterek sorunlarımızı çözebiliriz.