
Fabrikamızda bir haftadır ek zam alabilmek için mücadele ediyoruz. Aldığımız ücret hiçbir ihtiyacımızı karşılamaya yetmiyor. Kirada oturuyorum ve ev sahibiyle de sorunlar yaşıyorum. Muhtemelen son zamanlarda ev sahibiyle sorunu olmayan yoktur. Mesela benim ev sahibim beni çıkarıp, evi daha yüksek fiyata kiraya vermek için her gün yeni bir yalan uyduruyor. Önce kızının evleneceğini ve bu evde oturacağını, ardından da satmaya karar verdiğini söyleyerek beni çıkarmaya çalıştı. Buna karşı durmaya devam ediyorum. Bu pahalılıkta ev bulmak zaten mümkün değil. Yoksa kim ister her gün bu kadar taciz edildiği bir evde oturmayı? Gıda zamları da belimizi büküyor. Bizim fabrikada on iki saat çalışma neredeyse zorunlu hale gelmiş durumda. Yorgunluktan fazla mesaiye gidecek halimiz kalmadı. Artık bu koşullara kimsenin dayanma gücü kalmadı.
Şimdi bir de okullar açıldı ve hepimiz kara kara düşünüyoruz. Arkadaşlardan biri birkaç gün önce okula giden kızıyla yaptığı pazarlığı anlattı. Kızı okula servisle gidip gelmek istiyormuş. O da oturup hesap yapmış. Servisle giderse 1500 lira, toplu taşımayla giderse 600 lira olunca kızına “sen otobüsle git, servis parasına sana istediğin bir şey alayım” demiş. Hiç olmazsa bir eksiği de aradan çıkarırım diye düşünmüş. Kızı da kabul etmiş. Sonrası tabii istediği gibi olmamış. Kızı her gün babasını arayıp otobüsün çok dolu olduğunu, binemediğini söylemiş. Şimdi arkadaşım kara kara bu servis parasıyla nasıl baş edeceğini düşünüyor. Anlatınca hepimiz acı acı güldük. Zaten on iki saat çalışmaktan bırakın bir sosyal hayatımızın olmasını günün nasıl bittiğini fark edemiyoruz bile.
İşte bütün bu sorunlar bizi bir şeyler yapmaya itti ve sonunda hep beraber işyerimizde sesimizi çıkarmaya başladık. Zaten sağdan soldan sürekli ek zam isteyen fabrikaların olduğunu, birçok yerde işçilerin mücadele edip zam aldığını duyuyorduk. Biz talebimizi sendikamıza ilettik, onlar da patrona. Fabrika yönetimi taleplerimizi görmezden gelince hep beraber tepkimizi yükselttik. Bizim de sesimiz yüksek çıkmaya başlayınca sendikamız eylem kararı aldı. Şimdi fazla mesailere kalmıyoruz. İşyerinde çeşitli eylemlerle mücadeleye devam ediyoruz. Alkışlı protestolarla ve işe giriş çıkışlarda sloganlarla talebimizi yükseltiyoruz. Eylemlerin başladığı gün, hepimizi coşkulandıran, moral veren bir gün oldu. Yemekhanede hepimizin sesi yankılandı.
Umut da cesaret de bulaşıcıdır derler. Biz çevremizdeki fabrikalarda işçi arkadaşlarımızın verdiği mücadelelerden etkileniyoruz. Onları yakından takip ediyoruz. Özellikle geçim koşulları bu kadar ağırlaştıkça bir çare bulmaya çalışan işçiler olarak mücadele etmekten başka yolumuz da yok. Biz sendikalıyız ama daha fazla örgütlü olmaya ihtiyacımız var. Mesela işe yeni giren ve hiç örgütlülük deneyimi olmayan arkadaşlarımızın ürkek davrandığını görebiliyoruz. “Benim böyle şeylerle işim olmaz” diyen işçi arkadaşlarımızın ne yazık ki işçilerin örgütlü olmasının ne kadar değerli olduğundan haberleri bile yok. Hâlbuki daha bir gururla, cesaretle sendikamıza ve mücadelemize sahip çıkmalıyız. Birleşince daha güçlü oluyoruz. Bu yüzden yeni arkadaşlarımıza birlikte hareket etmenin önemini anlatıp işin içine katmaya çalışıyorum. Nerede olursak olalım birliğimizi büyüttükçe, birbirimizle dayanıştıkça umudumuz da artar.