
Metal patronlarının sendikası MESS ile metal işçilerinin örgütlü olduğu Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Özçelik-İş sendikaları arasında yapılacak grup toplu iş sözleşmesi süreci 1 Eylülde başladı. Bizler otomotiv, imalat, demir-çelik fabrikalarında çalışan metal işçileriyiz. Yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı ücretlerimizi eritti. Haklarımızı, ücretimizi korumak ve arttırmak, ekmeğimizi büyütmek, yeni kazanımlar elde etmek için bu sözleşme çok önemli. Bu nedenle sözleşme sürecini yakından takip ediyor, taban örgütlülüğümüzü güçlendirmeye çalışıyoruz.
Sözleşme kapsamında 200 işyerinde çalışan 160 bine yakın işçi bulunuyor. Fakat bu sözleşme sadece metal işçilerini ilgilendirmiyor. Aileleriyle beraber tüm metal işçilerini ve diğer sektörlerde çalışan işçileri de etkiliyor. Tıpkı asgari ücretin geri kalan tüm ücretleri belirlemesi gibi MESS sözleşmesi de geri kalan ücretleri belirliyor, tüm işçi ve emekçileri etkiliyor. Sözleşme sürecinde kazanımlar elde edilirse bu bir bütün olarak işçi sınıfının kazanımı olur. O nedenle bizler, hangi sektörden olursak olalım, işçileri ilgilendiren her meseleyi kendi meselemiz olarak görmeliyiz. Meselelere kendi sınıfımızın penceresinden bakmalı, tutumlarımızı ona göre almalıyız. Egemenlerin, sermaye sahiplerinin yalanlarına kanıp da ayrı gayrılığa düşmemeliyiz, birlik olmalıyız.
Patronlar her sözleşme öncesinde krizde olduklarını, ücretlerimizi arttırırlarsa rekabet güçlerinin kalmayacağını, aynı gemide olduğumuzu, dişimizi sıkmamız gerektiğini tekrarlıyorlar. Oysa gerçek, anlattıklarının tam tersidir. Türkiye’nin en büyük sanayi şirketleri arasında yer alan metal fabrikaları kârlarını bu dönemde de arttırdı. Tıpkı diğer şirketler gibi. MESS’in önümüze dikeceği engelleri aşmak için birliği, dayanışmayı örmek dışında bir seçeneğimiz yok. Çünkü ancak birlik olursak MESS’i dize getirebiliriz. Diğer patronları da öyle. O halde sadece metal işçileri olarak değil tüm işçiler olarak birleşelim, güçlenelim, kazanalım.