En temel iki ihtiyacımız olan barınma ve beslenme bu kadar pahalı, emek gücümüz ise sudan ucuz olunca ortaya çıkan sonuç ülke nüfusunun yarısından fazlasının açlık sınırında yaşaması oluyor. Üstelik bu tablo her geçen gün ağırlaşıyor. Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi BİSAM’ın Ağustos verilerine göre; açlık sınırı yani sağlıklı beslenmenin toplam aile bütçesine asgari maliyeti 12 bin 34 lira ama Temmuz ayında belirlenen asgari ücret 11 bin 402 lira. Durum böyle olunca ailesini, çocuklarını öyle ya da böyle doyurmak zorunda olduğu için kalitesine, besin değerine bakmadan, bakamadan ucuz gıda satın alıyor emekçi kadınlar. Neyin sağlıklı olduğunu bilmediğinden değil, elindekiyle daha iyisini satın alamadığından…
Gıdada artık daha fazla sayıda sağlıksız, tağşişli ürün kullanılıyor, üretiliyor. En fazla taklit ve tağşiş yapılan ürünlerin başında süt ve et ürünleri, bitkisel yağlar geliyor. İçeceklere ilaç etken maddesi; baharat, çay ve kahveye boya; bitkisel yağlara daha ucuz yağlar; ete tek tırnaklı eti ve sakatat; tavuğa antibiyotik; süt ve süt ürünlerine bitkisel yağ katılıyor. Denetim ve cezalandırma yetkisini elinde tutan iktidar ise, yoksullar midelerini dolduracak bir şeyler bulsunlar da isyan etmesinler diye bu rezilliklere göz yumuyor.
Sağlıksız gıdayla beslenen çocukların büyümesi ve gelişimi geriliyor, bağışıklık sistemi zayıflıyor. Bisküvi, kek, meyve suyu gibi ürünlerdeki koruyucu maddeler, gıda boyaları çocuklarda dikkat dağınıklığı, obezite, sinirlilik, unutkanlık, algıda zorlanma gibi sorunlara neden oluyor. Elbette çocuklarımıza yedirdiğimiz gıdaları evde hazırlamak çok daha sağlıklı ama 1 litre sütün 35-40 lira olduğu, 1 koli yumurtanın 100 lirayı geçtiği, kilosu 15-20 liradan aşağı meyvenin olmadığı koşullarda evde sağlıklı gıda hazırlamak da artık zengin işi.
Daha sağlıklı gıdalara ulaşmanın yolu işçiler olarak ücretlerimizin yükselmesidir, temel geçim araçlarına yapılan fahiş zamların geri çekilmesidir. Fakat daha önemlisi para uğruna çocukların sağlığını bozmayı meşru gören bu düzenden kurtulmamızdır. Ekmeğimizi, sağlığımızı, çocuklarımızın gözlerindeki ışığı çalanlardan sorulacak hesabımız var. Emekçi kadınlar olarak evlerimizde, parklarda, okul bahçelerinde, işyerlerinde, sendikalarda, UİD-DER’de bir araya gelelim, çocuklarımız için birlikte mücadele edelim.