
Urfa’da bulunan Özak Tekstil’de çalışan işçiler 27 Kasımdan bu yana direnişteler. Sendika seçme hakkını kullandıkları için baskı ve tehditlere maruz kalan işçiler bir arkadaşlarının işten atılmasının ardından direnişe geçmişlerdi. Direnişçi işçiler her gün polis ve jandarmanın engellemeleriyle, saldırılarıyla karşılaşıyorlar. Örgütlendikleri BİRTEK-SEN’in yöneticileri, işçi temsilcileri gözaltına alınıyorlar. Son olarak 13 Aralıkta jandarma işçilere ve EMEP milletvekilleri Sevda Karaca ile İskender Bayhan'a saldırdı. BİRTEK-SEN Genel Sekreteri Mikail Kılıçalp ve 19 işçi yerlerde sürüklenerek ve dövülerek gözaltına alındı. Ama tüm baskılara, tehditlere, yıldırma politikalarına karşın Özak işçileri mücadelelerine sahip çıkıyor, direnmekten vazgeçmiyorlar. Sendika seçme haklarının yok sayılmasına karşı kararlılıkla mücadele ediyorlar.
Özak Tekstil’de direnişte olan bir işçinin UİD-DER’e gönderdiği ve neden sendika değiştirdiklerini, fabrikada gördükleri muameleyi anlattığı mektubunu sizlerle paylaşıyoruz. Özak işçisinin anlattıkları sermaye sınıfının ve iktidarın işçilerin hak araması karşısında aldığı sınıf tutumunun göstergesidir. İşçi sınıfının tümüne yönelik bir saldırıdır. Bu nedenle sermayenin ve iktidarın işçi sınıfına yönelik saldırılarına tüm işçiler olarak birlikte karşı durmalıyız.
Merhabalar. Ben de bir Özak Tekstil çalışanıyım. Bizlere destek olduğunuz için sizlere teşekkür ederiz. Gün geçtikçe daha da kötü muameleyle karşılaşıyoruz. Gerçekten artık kafamız bu kadarını kaldırmıyor, ne yapacağımızı şaşırdık. İşyerinde çok kötü muamele görüyorduk, dışarı çıktık daha da kötü muamele görüyoruz. Hükümet bunlardan yana, bakanlar, milletvekilleri, Vali, kolluk kuvvetleri bunlardan yana… Dün sabah kolluk kuvvetlerinin şiddetinin haddi hesabı yoktu yine. Her zamanki gibi grev yaptığımız alana geldik. Protesto yok, bağırma yok, hakaret yok, bir suç da işlemiyoruz ama alana gelmemizle jandarmalar tazyikli suyla, coplarla saldırmaya başladılar. Gözaltına alınan 120 kişinin içinde ben de vardım. Kıyafetlerimiz sırılsıklamdı, akşam saat 18.00’a kadar İl Jandarma Komutanlığının bahçesinde, soğukta öylece bekletildik. Gözaltına almaya çalıştıkları zaman coplarla vuruyorlardı. GERÇEKTEN BU ÜLKEDE HUKUK YOK MU, ADALET YOK MU?
İşyerinde işçilere yapılan muamelelerden haberiniz vardır, bir de benden dinleyin. İşyerinde baskı, tehdit, hakaret, mobbing vardı. Bunlar o zaman üyesi olduğumuz sendikanın gözleri önünde yapılıyordu ve sendika sesini çıkarmıyordu. Fabrikada öyle bir yönetici sistemi oturtmuşlar ki müdür gelip bağırıyor çağırıyor, tehdit ediyor, sonra ustabaşı gelip bağırıyor çağırıyor, tehdit ediyor. Vardiya sorumlusu bağırıyor, mühendisler bağırıyor, insan kaynakları bağırıyor çağırıyor, tehdit ediyor. “İşinize gelmiyorsa istifa edin” diyorlar, zorla mesaiye bırakıyorlardı. “Kaç saat mesai var?” diye sorduğumuzda aldığımız cevap şuydu: “Canımız ne zaman isterse o zaman göndeririz sizi eve.” Gece 02.00’lere kadar mesaiye kalıyorduk. Servis sorunları vardı. Mesaiden sonra eve varmamız saat 03.30-04.00’leri buluyordu. Öz İplik-İş Sendikasına sorunu anlatıyorduk, “tamam” deyip geçiştiriyorlardı, hiç oralı olmuyorlardı. İşçi mi çıkarıldı, bize baskı, tehdit, hakaret mi uygulanıyor, hiç oralı değillerdi. Onlar da patrondan yanaydı.
Pazar günü mesaiye çağırdıklarında, “işim var gelmiyorum” dediğimizde işten çıkarmakla tehdit ediyorlardı. Ustalar, ustabaşılar, müdür, insan kaynakları “hafta sonu plan mı yapacaksınız, önce hafta sonu mesai var mı diye bize soracaksınız. Yoksa plan falan yapmayın” diyorlardı. Biz en basit sorunları; servis sorununu, kötü çıkan yemek sorununu halledemeyen bir sendikadan istifa ettik, başka bir sendikaya 480 kişi üye olduk. Ondan sonra baskılar, tehditler, mobbingler daha da artmaya başladı. Her gün odalara çekiyorlar, “o sendikadan istifa edeceksiniz, etmezseniz sizi tazminatsız kovarız. Hatalı ürün, hatalı proje bastı deriz, öyle çıkışınızı veririz” diyorlardı. Bunları fabrika yöneticileri ve Öz İplik-İş Sendikası söylüyordu bize. Bayan arkadaşlarımız daha kötü bir muamele görüyordu. Onları özel hayatlarıyla tehdit ediyorlardı. “Sizi işten çıkarırız, sonra ailelerinizi ararız, fabrikada erkeklerle ilişkileri vardı, o yüzden işten çıkardık deriz” diyorlardı. Çünkü biliyorlar burası, Urfa. Bir bayan arkadaşımıza daha çok baskı yaptılar, daha çok tehdit ettiler. Ona “işçileri sen dolduruyorsun, Öz İplik-İş’ten sen istifa ettiriyorsun” diyorlardı. Bunlardan bizim de haberimiz oluyordu. En son bu arkadaşımızı hiçbir gerekçe göstermeden işten çıkardılar. Daha önceden baskıyla, tehditle, yüzlerce işçi kendi işten istifa etmişti. İstifa eden arkadaşlarımıza “neden istifa ettin?” diye sorduğumuzda “korkuyorum, çünkü biraz daha burada kalırsam tamamen psikolojim bozulacak ve katil olacağım” diyorlardı. Daha yüzlerce olay yaşadık bu anlattıklarıma benzeyen. Biz o zaman anladık ki sustukça sıra bize gelecek.