
Özak Tekstil Urfa fabrikasının işçileri, Öz İplik-İş Sendikasından istifa ederek BİRTEK-SEN’de örgütlenmeye başladılar. İşçiler sendika seçme özgürlüklerini kullanmak istedikleri için devlet tüm kurumlarıyla patronun yanında yerini aldı. Aynı yıllar önce Düzce’de Desa Deri işçileri sendika hakları için direnişte oldukları günlerde caminin hoparlöründen imamın “grev günahtır” diye tüm Düzce’ye duyurmak için bağırması gibi, bugün de müftülüğünden diyanetine devlet aynı tavrı gösterdi.
Özak Tekstil işçileri, Urfa Organize Sanayi Bölgesi camisine toplu olarak gittiklerinde, Urfa müftüsü koşar adım gelip işçilere “camiyi boşaltın, burası ibadet yeri, burayı terk edin” diye tehditlerde bulunuyor. İşçiler, ceketlerini giyinmeye çalışarak camiden çıkmaya başlıyorlar. Müftü merdivenlerin en üst basamağında “burası eylem yeri değildir” diyor. Caminin çıkışında jandarma çavuşu elinde kamera ile işçileri çekiyor. İşçiler birbiri ardına itiraz ediyorlar. Camiden çıkartılmalarının arkasında Özak Tekstil patronu olduğunu dile getiriyorlar. Valinin, jandarmanın, müftünün, polisin yani bir bütün olarak devletin Özak Tekstil patronunun arkasında olduğunu söylüyorlar. İşçiler günlerdir direnişteler. Ama jandarma işçileri yıllardır çalıştıkları fabrikanın önüne bile yaklaştırmıyor. Özetlediğim bu manzarayı akıllı telefonu olanlarınızın çok büyük bölümü sosyal medyadan görmüştür.
İşte yıllar önce Düzce Desa Deri’de direnişe çıkan işçilere de her zaman gittikleri caminin imamı “grev yapmak günahtır” diyordu. Bu yüzden de direnişçi işçiler çok kızgındılar imama. UİD-DER’li işçiler olarak direniş yerine ziyarete gittiğimizde Desa Deri işçileri bizleri ailelerinden birileri gibi karşılamışlardı. Kadın, erkek sınıf kardeşimizle çaylarımızı yudumlarken sohbet ediyorduk. Direnişçi işçiler patron kadar çaprazdaki caminin imamına da öfkeliydiler. Kadın işçilerden biri biraz da Düzce’nin yöre ağzıyla, elini de camiye doğru uzatarak, “tövbe demeyeceğim. O pis herif caminin hoparlöründen ‘grev yapmak günahtır’ diye bağırıyor. O utanmaz ‘sendikalı olmak da günah’ derse hiç şaşırmayacağız. İşçiyi sömürmek, kanını içmek günah değil ama grev yapmak günah öyle mi!” demiş ve daha fazlasını tükürür gibi sayıp dökmüştü. Diğer direnişçi işçilerin de devamında cami imamının patron yanlısı tutumuna dair sayıp döktüklerinin hepsini burada ifade edemeyeceğim. Siz anladınız onu!
Burjuva devlet mahkemelerinden polisine, jandarmasından camideki imamına, müftüsünden kaymakamına valisine kadar patronlar sınıfının emrindedir. Mahkemeler patronlardan yana kararlar verirler. Polis ve jandarma patronlar için işçilere baskı uygularlar, kelepçe takarlar. Camilerdeki imamlar, müezzinler, müftüler işçilere “isyan etmek günahtır. Aman ha” der dururlar. İşçiler hakları için mücadeleye giriştiklerinde “grev günahtır” diyerek işçileri mücadeleden vazgeçirmeye girişirler.
Evet, kardeşlerim, bu ve bunlara benzer işçi-patron çatışmasının öz adı sınıf kavgasıdır. Patronlar tepeden tırnağa kendi sınıflarının bilinciyle örgütlüdürler. Aynı zamanda devlet ve devletin tüm kurumları da patronların işlerini görmek ve düzenlerinin devamı için çalışır. Ancak onca kurumuna, polisine, jandarmasına, mahkemesine, imamına rağmen işçiler birlik olmuşsa hiçbiri para etmez. Yani kardeşlerim patronlar sınıfı, işçi sınıfının örgütsüzlüğünden dolayı güçlüdür. Demem o ki; örgütlüysek her şeyiz örgütsüzsek hiçbir şey!