
Meksika’nın Chiapas eyaletinden yaklaşık 10 bin göçmen ABD sınırına doğru yürüyüşe geçti. Noel arifesi olan 24 Aralıkta Guatemala sınırındaki Tapachula kentinden yola çıkan binlerce göçmen “yoksulluktan kaçış” yazılı pankartla yürüyüşlerini başlattı. Çoğu Orta ve Güney Amerika ülkelerinden olmak üzere yaklaşık 24 ayrı ülkeden göçmenlerin olduğu yürüyüş 2023’ün en büyük göçmen yürüyüşü oldu. ABD sınırına varmaya çalışan binlerce göçmen “yoksulluk göçü” olarak tanımladıkları yürüyüşleriyle aynı zamanda göç yasalarını sıkılaştıran Meksika hükümetini protesto ettiler.
Aylardır Guatemala-Meksika sınırında bekleyen, Meksika yetkililerince seyahat vizesi verilmeyen ve başvurularına yanıt alamayan binlerce göçmen, göç prosedürlerinde ilerlemelerini imkânsız hale getiren mevcut göç politikasına karşı ABD-Meksika sınırına doğru 2 bin kilometrelik yolculuklarına başladılar. Vize olmadan otobüs bileti gibi motorlu ulaşım olanaklarından da yararlanamayan göçmen aileler çocuklarıyla, yaşlılarıyla bunaltıcı sıcakta kuzeye doğru yürümek üzere otoyol boyunca yürüyüşlerini sürdürüyorlar. “Suçlu değiliz, uluslararası işçileriz!” sloganlarıyla yürüyen binlerce işçi ailesinden oluşan göçmen kervanı, “yoksulluktan kaçış” umuduyla yaşama tutunmaya çalışıyor.
Meksika ABD’nin de baskısıyla, Orta Amerika’dan ABD’ye mülteci akışını engellemek için daha katı göçmen politikaları uyguluyor. Göçmen karşıtı politikaları tırmandırıyor. Büyük göçmen yürüyüşü sürerken, 27 Aralıkta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve beraberindeki heyet göçmenlerin ABD-Meksika sınırına ulaşmasını durdurmak için daha fazla baskı yapmak üzere Meksika’ya gönderildi. “Acilen ek yaptırım önlemlerine ihtiyaç duydukları” gerekçesiyle iki ülke yetkilileri bir araya geldi. Göçmenlerin ABD’ye girişini engellemek üzere demiryolu hatlarını kapatma, otoyollardaki kontrol noktalarını arttırma, sınır güvenliğini arttırmak bahanesiyle binlerce göçmeni tutuklama gibi mevcut yaptırımların yanı sıra ek saldırılarla göçmenlere yönelik düşmanca politikalarını arttırıyorlar.
Dünyanın pek çok bölgesini emperyalist savaşlarla, ekolojik krizle, yoksulluk ve sefaletle cehenneme çeviren kapitalizmin yarattığı göç krizinin bedelini yine dünyanın yoksul emekçileri ödüyor. Bir cehennemden başka bir cehenneme göç eden emekçilerin göç yürüyüşü yasak koyulan sınırlarla, duvarlarla, en gelişkin teknolojinin kullanıldığı ölüm kapanlarıyla engellenmeye çalışılsa da patlayan göç dalgasını engelleyecek bir sınır, duvar ya da yöntem bulunmuyor. Yarattığı bütün çelişkiler, dev dalgalar olup duvarlarına çarparak kapitalizmi sarsıyor. Ancak temelden sarsılıp yıkılması, bugün örgütsüz olan uluslararası işçi sınıfının örgütlü bir güç haline gelmesiyle ve ağır yumruğunu kapitalizme indirmesiyle mümkün olacak.