Hatırlanacağı üzere siyasi iktidar asgari ücretin beklenen, öngörülen enflasyon oranına göre belirleneceğini açıklamıştı. Nitekim öyle de yaptı. Zam oranı, markette, çarşıda, pazarda alışveriş yaparken hissettiğimiz enflasyon oranında değil de beklenen enflasyondan çok yüksek olduğu iddia edilen yüzde 49 oranında zam yapıldı. İşçilerin enflasyona ezdirilmediği ileri sürüldü. Yapılan zammın alım gücümüzde oluşan kaybı telafi etmeye yetip yetmediğini bir kenara koysak bile ortada sorular var: Beklenen enflasyon oranı yüzde 49’la sınırlı kalabilir mi? Hayat pahalılığı bu denli yüksekken senede bir kere alacağımız bu zam iddia edildiği gibi makul bir zam mı? Siyasi iktidar 2018’den bu yana, “enflasyon düşecek, işler yoluna girecek” nutukları attığı halde hep tersi olmuşken bu defa onlara inanmamız için neden var mı?
İktidarın açıkladığı Orta Vadeli Programa göre 2024’te dolar kuru yaklaşık 37 liraya çıkacak. Aklı başında hiçbir insan bu kurla enflasyonun düşmesini beklemez. Bu durum alım gücümüzde nasıl bir erimenin bizleri beklediğini ortaya koyuyor. DİSK-AR’ın “Asgari Ücret Araştırması 2024” adlı raporundaki birkaç veriye bakalım: “Merkez Bankası’nın yıllık ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarına göre 2003 yılında asgari ücretin yıllık tutarı ile 25 altın, 2005’te 31 altın alınabilmekteydi. Ortalama altın fiyatları ile yıllık ortalama net asgari ücretle çalışan bir işçi 2023 yılı ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarıyla 11,8, günlük kurlarla ise sadece 9,5 Cumhuriyet altını alabilmektedir.” Tek başına bu veri, alım gücümüzün ne derece eridiğini gösteriyor. Aralık 2023 için açıklanan, dört kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı olan açlık sınırı 14 bin 431 lira. Yoksulluk sınırı ise 47 bin liranın üzerinde. Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği yani toplam nüfusun yarısından fazlasının asgari ücretle geçindiği bir ülkede asgari ücret bütün bir yıl için 17 bin lira olarak belirlendi.
“Beklenen enflasyon” oyunu ekonomik yıkımın ağır faturasının işçi ve emekçiler olarak bizim sırtımıza yıkılmasıdır. 2024 için hazırlanan bütçede tüm kaynaklar sermayeye aktarılırken enflasyonla mücadele adı altında işçinin lokmasına göz dikilmektedir. O halde lokmamızı kaptırmamak için birleşelim. İşçiler olarak işyerimizde, sendikamızda, mücadele örgütlerimizde, mücadele alanlarında birbirimize, ortak taleplerimize sahip çıkalım, sermayenin ve iktidarın saldırılarına birlikte karşı duralım!