Kapitalist sistem hem bu topraklarda hem de dünyada biz işçi ve emekçilere tarifsiz acılar yaşatıyor. Dünyada yaşanan savaş ve çatışmaların sonuçlarını emekçi kadınlar iki kat daha fazla yaşıyor. İsrail’in faşist iktidarı, tüm dünyanın gözü önünde Filistin’de katliamlar yapabiliyor. Soykırım uygulamalarını aratmayacak yöntemleri hayata geçirebiliyor. Bu savaşın kurbanlarının emekçiler, kadınlar ve çocuklar olduğunu gördükçe içimiz kan ağlıyor. Savaşın bir an önce durdurulması için emekçi kadınlar olarak elimizden ne gelir diye düşünüyoruz. Ne muhalefet partilerinden ne sendikalardan anlamlı bir çağrı yükselmemesi bizi düşündürüyor.
Haksızlıklar karşısında sessiz kalmamak, bir tepki koymak çok önemlidir. Özellikle de savaşa karşı ses çıkarmak, itiraz etmek en anlamlı tepkilerden biridir. Kimi emekçi kadın kardeşlerimiz İsrail’in katliamları karşısında bir şeyler yapılması gerektiğini söyleyerek örneğin İsrail ürünlerinin boykot edilmesini destekliyor. Starbucks dükkânında kahveleri yere dökmek, McDonald’s restoranlarının camlarını indirmek ya da İsrail menşeli gıda ve temizlik ürünlerini almamak sonuç getirmeyen ve yüzeysel tepkilerdir. Yapmamız gereken öncelikle savaşlardan kimlerin çıkarı olduğunu, kimlerin bu savaşları çıkardığını anlamaktır. İşte o zaman gerçekleri görmeye ve doğru tutumlar almaya başlarız. Boykotu destekleyen emekçi kardeşlerimiz duygularında samimi olabilir ama boykot fikrini ileri sürenler ve bizi bunun tek yol olduğuna ikna edenler hiç de samimi değiller. Mesela siyasi iktidar topluma boykotu öneriyor ama kendisi İsrail ile ticari, askeri ilişkilerini sürdürüyor. Halkın bu ikiyüzlü tutumu fark edip hesap sormasının önüne geçmek için de boykot çağrısını çok çeşitli araçlarla köpürtüyor.
Dünyanın her yerinde egemenlerin tutumu aynıdır. Çünkü savaşları çıkaranlar ve savaştan nemalananlar onlardır. Bu savaşlarla kendilerine nüfuz alanı yaratmaya çalışır, savaş uçakları ve gemileri, füzeler, bombalar, silahlar satarak, yıkılan kentleri yeniden inşa ederek kârlarını büyütürler. Emekçilerin bu gerçeği görmesini, savaş karşıtı tutumun büyüyüp gelişmesini istemezler. Bunun için de savaşın acımasızlığını görüp de durdurulmasını isteyen emekçilerin vicdanını rahatlatacak ama kendilerine dokunmayan tepkiler örgütlemeye çalışırlar. İşte bugün çağrıları yapılan boykot bunlardan biridir.
Bugün dünyanın çeşitli ülkelerinde işçi kardeşlerimizin yaptıklarına bakalım. Limanlarda İsrail gemilerini yüklemeyi reddediyor, yüzbinler halinde meydanlara çıkarak kendi hükümetlerini İsrail’i desteklemeye son vermeye çağırıyorlar. Emekçi kadınlar “Savaşa Hayır!”, “Tüm Halklar Kardeştir!” sloganlarını atarak asıl düşmanın emekçi kitleleri birbirine düşüren kapitalistler olduğunu haykırıyorlar. Bütçenin savaşa değil eğitim ve sağlığa ayrılmasını talep ediyorlar. Biz emekçi kadınlar biliyoruz ki ister İsrailli ister Filistinli olsun emekçiler arasında bir düşmanlık yoktur. İktidarların, egemenlerin kışkırtmaları olmazsa işçi ve emekçiler eşit ve özgür bir dünya için daha kolay bir araya gelirler.
Türkiye’de işçiler olarak henüz bunları yapacak bir örgütlülüğe sahip değiliz. O halde yapmamız gereken bu örgütlülüğü yaratmak için mücadele etmek, işçi kardeşlerimizin en azından gerçekleri görmesini sağlamaya çalışmaktır. Hayatımızı cehenneme çeviren bu düzene karşı ortak mücadelede birleşmektir.