
Asgari ücret belirlenmeden önce çalıştığım işyerinde asgari ücret üzerine bir sohbet yürüyordu. Bu sohbette işçi arkadaşlardan biri asgari ücrete yüksek oranda zam yapılmasının doğru olmayacağını söylüyordu. Ben de neden böyle düşündüğünü sordum. “Eğer ki asgari ücrete yüksek zam yapılırsa enflasyon yükselir” dedi, “uzmanlar söylüyor” diye de ekledi. Pek çok soru sordum arkadaşa, dilim döndüğünce enflasyonun yükselme sebebi olarak bir değil birkaç sebep olduğunu aktardım. Kendi kendime sorduğum soru ise bu uzmanlar kimin uzmanıydı? Biz işçilerin karşısına çıkarılıp süslü kelimeler söyleyen kişiler kimi temsil ediyordu?
En basitinden, asgari ücret belirleme döneminde, 14 bin lira gibi gayriciddi bir rakamı geveleyen bir sendika bürokratı biz işçileri hiç temsil edebilir mi? UİD-DER’in internet sitesinde çıkan bir yazıda, bir eğitim emekçisi kardeşimizin “Alo 170 hattı, ne işe yarar” [1] yazısı aklıma geldi. Maalesef ki içinden geçtiğimiz süreçte işçilerin önemli oranda örgütsüz ve dağınık olması kafa karışıklığına yol açmaktadır. İşçiler başları sıkışınca çözümü ya Alo 170 hattında, ya da patronların uzman diye karşımıza diktiği kişilerde arıyor. Her asgari ücret belirleme döneminde, çeşitli kılıklarda ekran karşısına çıkan kişiler ise adeta koro halinde, bir taraftan “ekonomi şahlanıyor” diyor diğer taraftan işçileri açlığa mahkûm etmek için “yüksek zam enflasyon demektir” diyor. Sonuç ne oldu? Milyonlarca işçi yine açlık sınırında bir asgari ücrete layık görüldü. Ahmed Arif boşuna dememiş, “Bunlar engerekler ve çıyanlardır, Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır!” Bu sözler tam da patronları ve onların sözcülerini tarif etmiyor mu?
Biz biliyoruz ki bu topraklarda, 1960-1970’li yıllarda sendikalarında, mücadele örgütlerinde birleşen işçiler, başları her sıkıştığında önce sendikalarının kapısını çalarmış. Karşılaştıkları saldırıları, örgütlü bir şekilde grev ve direnişlerle geri püskürtür, patronları pişman ederlermiş. Yani işin özü biz işçiler, yaşadığımız sorunlar karşısında kalıcı bir çözüm üretmek istiyorsak, patronların uzmanlarının değil işçi sınıfının mücadele örgütlerinin kapısını çalmalıyız.