
Merhabalar dostlar. Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da, hamile olduğum için şantiyede çalışamayacağımı, beni işten çıkaracağını söyledi. Tabii bu çok büyük sorundu benim için. İşten çıkarılmam halinde hamilelik iznim ve o dönemde alacağım rapor parası hakkım yanacağı gibi hamileyken yeni bir iş bulmam neredeyse imkânsızdı. Bu bizim gibi bir işçi ailesinin kaldıramayacağı bir yüktü. Ancak örgütlü olmanın faydalarını burada çok net gördüm. Ben direndim ve haklarımı bildiğimi göstererek patronun gözünü korkuttum. O kadar çok korktular ki yaptıkları iş bitmesine rağmen doğum iznim bitmeden çıkış vermediler ve sonrasında tazminatımı da paşa paşa ödediler.
Şimdi neden bunları anlattığıma gelecek olursak. Başta bahsettiğim arkadaşım şimdi başka bir şehirde yaşıyor. Yakın zamanda yaptığımız bir telefon konuşmasında bana “Nasıl bu kadar umutlusun, hiç mi yorulmuyorsun bu kadar kötü bir dünyada” diye sordu. O bunu sorunca benim aklıma hamile kaldığımız dönemde yaşadıklarımız, patronun tavrına karşı farklı duruşlarımız geldi. Arkadaşımın bunu anlamasını çok istedim. Ve bir türlü anlatamadığım için aslında neler kaybettiğini düşünerek üzüldüm.
Evet, bazen yoruluyorum, yalan söylemeye gerek yok. Şu an çok kötü bir dönemden geçiyoruz. Yoksulluk derinleştikçe derinleşiyor, çocuklar katlediliyor, işçiler iş cinayetlerinde göz göre göre ölüyor, kadınlar şiddete, tacize uğruyor. Yani ne tarafa baksak kötü bir şeyle karşılaşıyoruz. Bunları okumak, görmek fazlasıyla yoruyor insanı. Ama diğer yandan da Türkiye’nin, dünyanın dört bir köşesinde işçiler mücadele ediyor. Savaşa hayır diyor, yoksulluğa hayır diyor, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınsın diyor. Birileri haksızlıklara karşı susmuyor, durmuyor. Tam yoruldum dediğim anda bunları düşünüyorum ve ben de birilerine bir şey anlatmaya, hayata dair bir şeyleri daha iyi yapmak için uğraşmaya çabalıyorum ve yeniden doğmuş gibi oluyorum.
İşçi Dayanışması bültenimizin 199. sayısının başyazısında dediği gibi “Umutsuz olmak bir mücadeleyi kaybetmenin en kesin ve kestirme yoludur”. Gerçekten öyle, ben hamileyken pes etseydim ve “lanet gelsin, kim uğraşacak bunlarla” deseydim var olan hakkımı da kaybedecektim. Bütün bu bakış açımı, bilincimi, mücadele gücümü ve azmimi örgütlü olduğum işçi örgütümüze, UİD-DER’e borçluyum. Hep umudu aşıladı bize ve bu umudu giderek büyüttü, büyütüyor.
İYİ Kİ VARSIN UİD-DER! İYİ Kİ VARSIN SÖNMEYEN UMUDUMUZ!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!