
Almanya’da hükümet geçtiğimiz sene Alman pasaportuna sahip göçmenler de dâhil milyonlarca göçmeni sınır dışı etme planları yapmış, on binlerce emekçi bu saldırıya ülkenin dört bir yanında pek çok kez kitlesel eylemler düzenleyerek cevap vermişti. Ancak Almanyalı egemenler nefret dilini yükseltmeye ve ırkçı politikaları hayata geçirmeye devam ediyorlar. Bu politikaların bir sonucu olarak Ocak ayında Aschaffenburg şehrinde biri henüz 2 yaşında çocuk olan iki göçmen ırkçı nefretin kurbanı oldu. Bir yanda işçi ve emekçileri bölüp birbirine düşman etmeye çalışan egemenler öte yanda bu nefretin karşısında mücadeleyi büyüten emekçi kitleler var.
Ocak ayı boyunca Berlin, Münih, Hanover, Hamburg ve Nünberg gibi büyük kentlerde hükümetin aşırı sağ ve ırkçı politikalarına karşı çok sayıda sendikanın, göçmen topluluklarının ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla büyük çaplı gösteriler yapıldı, ırkçı nefret lanetlendi. İşçi ve emekçiler “ırkçılığa hayır” dedi. Ülkede ikinci parti konumuna yükselen AfD’ye (Almanya için Alternatif) karşı “ırkçılık alternatif değildir” sloganları yükseltti.
İşçi ve emekçilerin büyüyen tepkisine rağmen, 29 Ocakta Almanya Parlamentosunda göçü sınırlayıcı bir yasa önerisi onaylandı. 23 Şubatta yapılacak erken seçim öncesi anketlerde birinci sırada yer alan ve seçimi kazanması beklenen Hristiyan Demokrat Birlik Partisi de oylamada yasaya destek verdi. 31 Ocak ve 1 Şubatta ise göçmenlerin aile birleşimi haklarını kısıtlamayı amaçlayan yasa tasarısı oylamaya sunuldu. Irkçı politikalarını tırmandıran hükümete karşı 2 Şubatta meydanlar yeniden on binlerin ırkçılığa karşı yükselttiği öfkeli sloganlarla yankılandı. Başkent Berlin’de yapılan mitinge 250 bin kişi katıldı. Berlin’in dışında da çok sayıda şehirde gösteriler gerçekleştirildi. Eylemlerde “güvenlik duvarı biziz”, “ırkçılığa hayır” dövizleri ve pankartları taşındı. Ülkede büyüyen nefret söyleminin ve uygulamalarının demokrasi için bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan emekçiler, faşizme geçit vermeyeceklerini haykırdılar.
Ortadoğu’da, Ukrayna’da yürütülen emperyalist savaş nedeniyle milyonlarca emekçi Türkiye ve AB ülkeleri gibi çeşitli ülkelere göç etmeye mecbur bırakıldı, bırakılıyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Almanya’da da egemenler, milliyetçilik ve ırkçılık zehrini işçilerin birliğini bölmek, kendi çıkarlarını korumak için kullanıyorlar. İşçi ve emekçiler bölünüp parçalandıkça, düşmanlıkla zehirlendikçe sömürü düzenlerini güvende hissediyorlar. İşçilerin uluslararası dayanışmasının ve mücadele birliğinin güçlendirilmesi bu nedenle büyük önem taşıyor.