
Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen 16 Şubatta ikinci kez gözaltına alındıktan sonra 17 Şubatta savcılık tarafından ifadesi alınmadan, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Tutuklama kararının ardından mahkeme önünde yapılan açıklamada, tutuklama kararının hiçbir hukuki dayanağı olmadığı vurgulandı. Türkmen’in avukatı, tutuklama kararına “işçilerin eylemini Valiliğin yasak kararıyla sınırlamaya çalışan, sendika başkanını gözaltına alarak işçilerin demokratik tepkisini sınırlandırmaya ve hak arama özgürlüğünü engellemeye çalışan kararı tanımıyoruz. Bu karara karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” sözleriyle tepki gösterdi.
Türkmen’in tutuklanması, BİRTEK-SEN genel merkezi önünde de protesto edildi. Sendikanın çağrısıyla yapılan protesto eylemine işçiler, siyasi parti temsilcileri, sendikalardan yöneticiler katıldı. Eylemde konuşan BİRTEK-SEN Genel Sekreteri Mikail Kılıçalp, tutuklama kararının yalnızca BİRTEK-SEN’e veya Mehmet Türkmen’e yönelik bir saldırı olmadığını belirterek şunları söyledi: “Bu tutuklama, her gün bu kentin dört bir yanından kalkıp Başpınar Organize Sanayi Bölgesine ter dökmeye giden 250 bin işçiye ve ailesinedir. Bu tutuklama halka sefaletten başka hiçbir şeyi layık görmeyen iktidara ‘artık yeter, geçinemiyoruz’ diyen Türkiye işçi sınıfınadır.”
Kılıçalp, Mehmet Türkmen’in işçilerin ekmeğini büyütmek için, çalışırken ölmemeleri için mücadele ederken tutuklandığını söyleyerek, “peki, işçilerini haftanın 7 günü çalıştıran, hastalıkta ölümde bile izin vermeyen, korkunç çalışma koşullarıyla işçiyi sefalete mahkûm eden, işçilerin sırtından servet kazanan Çelikaslan patronu tutuklanacak mı? Peki, 6 makinesinin hiçbirinde stop düğmesi çalışmayan, iş kazası geçiren işçi hastanedeyken devamsız yazıp yevmiyesini kesen Has Çuval patronu tutuklanacak mı? Peki, işçinin maaşını elden vererek hem vergi kaçıran hem de işçinin emekliliğini, kıdem tazminatını, işsizlik maaşını gasp eden Okkıran patronu tutuklanacak mı?” diye sordu.
Türkiye’de işçi sınıfının tarihinin sendikalara ve işçi haklarına yönelik saldırılara karşı zafer kazanan direnişlerle dolu olduğunu hatırlatan Kılıçalp, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Başpınar işçileri de bugün; grev ve direniş yasaklarına, sendikal hakların engellenmesine, işçilerin ezilmesine en güzel cevabı sendikasına sahip çıkarak, BİRTEK-SEN’e üye olarak gösterecektir. Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş her işçinin hakkıdır! İşçiler haklarını kazanacaktır! Antep işçi sınıfını sendikamıza çağırıyoruz! Gelin hep beraber Mehmet Türkmen’in serbest bırakılması, Valilik yasağının kaldırılması, işçilerin taleplerinin kabul edilmesi için çalışalım!”
Eylemde sık sık “Mehmet Türkmen Yalnız Değildir”, “Başpınar İşçisi Köle Değildir” sloganları atıldı.
Siyasi iktidar, işçi sınıfının hak arama mücadelesini polis saldırısıyla, Valilik yasaklarıyla, gözaltı ve tutuklamalarla bastırmaya çalışıyor. AKP’li veya AKP’ye yakın patronların yoğunlukta olduğu Antep’te ise işçiler daha da büyük bir baskıyla karşı karşıya. İşçilerin örgütlenmesinden, sendikalaşmasından korkan patronlar, yalnızca düşük ücret dayatmasıyla sınırlı kalmıyor, en küçük bir örgütlenme girişimini dahi zor yoluyla bastırmaya çalışıyor.
Mehmet Türkmen’in sendikacılık yaptığı için tutuklanması rejimin niteliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu rejim altında sendikal mücadele suç muamelesi görüyor. Nitekim rejimin yargısı Türkmen’i “çalışma hürriyetinin ihlali” ve “suç işlemeye tahrik” suçlamasıyla tutuklamıştır. Bu nedenle Türkmen’e ve Başpınar işçilerine yönelik saldırı, Türkiye işçi sınıfına, sınıfın mücadelesine yönelik bir saldırıdır. Sermayenin ve iktidarın gemi azıya alan saldırılarına karşı durmanın tek yolu işçi sınıfının birliğini, dayanışmasını ve örgütlülüğünü büyütmesidir.