
Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
Geçtiğimiz günlerde artan haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı milyonlarca emekçinin sokaklara çıkarak tepkilerini dile getirdiğine şahit olduk. Her kesimden insanımız, tüm baskılara ve yasaklamalara rağmen günlerce meydanları doldurdu ve zorbalığa, adaletsizliğe karşı birlikte mücadele etme çağrısı yaptı. “Kurtuluş Yok Tek Başına! Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz!” sloganını coşkuyla haykırarak, toplumsal dayanışmanın önemini bir kez daha vurguladı. Bu dönemde, ilk kez tanık olduğumuz ve gözlemleme fırsatı bulduğumuz pek çok olay yaşadık. Bizler de Gebze’den bir grup genç işçi ve öğrenci olarak bu süreçte hissettiklerimizi, duygu ve düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istedik.
Öncelikle, bizleri en çok etkileyen şeylerden biri, birkaç hafta öncesine kadar kendi bireysel sorunları ve gündelik koşuşturmacaları içinde sıkışıp kalmış binlerce insanımızın, bugünlerde üniversite kampüslerinden, işyerlerinden, mahallelerinden çıkıp on binler olup meydanlara akıyor olmasıydı. Birkaç hafta öncesine kadar işyerlerinde, okullarda ya da sokakta sorunlarını yüksek sesle söylemekten bile kaçınan insanlarımız, şimdi meydanlarda birlikte olmanın kazandırdığı ruhla sloganlar atıyordu. O eski yalnızlık duygusunun dayanışmaya dönüştüğünü görmek ve insanların ortak bir mücadele isteğine sahip olduğunu hissetmek bizleri çok etkiledi.
Bu eylemlerin en önemli kesimlerden birini de sınıfımızın genç insanlarının oluşturduğunu gördük. Birbirlerinden aldıkları güç ve cesaretle gençliğin mücadelenin en önünde korkusuzca yürümesi bizleri çok etkiledi. Şüphesiz ki genç arkadaşlarımızın bu mücadelede yer alması tesadüf değil. Çünkü emekçi gençlik, yıllardır büyük bir çıkışsızlık sarmalında debeleniyordu. Nitelikli bir eğitim almak bir yana dursun, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan genç arkadaşlarımız, öfkelerini ve değişim arzularını yansıtabilecekleri bir alan bulunca, elbette ki bundan geri kalmadılar. Bu durum, gençliğin mücadele potansiyelini görmeyenlere toplumsal mücadele ile tanışan gençlerin kurtuluşu yurt dışında görmekten ya da paçayı kurtarmayı düşünmekten sıyrılabildiğini gösterdi. Geleceklerine sahip çıkabilmek için sokaklara çıkabildiklerini gösterdi.
Ancak, genç arkadaşlarımızın tüm atılganlığının ve heyecanının yanında, gözümüze çarpan önemli bir husus var. Örgütlü ve sınıf temelli bir harekete dönüşmediği sürece, gençliğin değişim arzusu ya da sokağa taşan öfkesi, bir şeyleri değiştirmek için yeterince güçlü ve etkili olamayabiliyor. Bu nedenle, işçi sınıfının örgütlü gücünün ve mücadelesinin önemini elimizden geldiğince etrafımızdaki genç arkadaşlarımıza anlatmaya çalışıyoruz. Ancak biliyoruz ki, sınıf bilinciyle daha önce hiç tanışmamış genç arkadaşlarımızın bunu hemen anlaması kolay olmuyor. Aslında, kendileri de bugünün emekçi çocukları ve geleceğin işçileri olsalar da, maalesef bir sınıfa ait olduklarının bile henüz yeterince farkında değiller. O nedenle bizler de sabırsızlığa ve aceleciliğe kapılmadan gençliğin yolunun işçi sınıfının yolu olduğunu çünkü ancak işçi sınıfının merkezinde olduğu, başını çektiği ve taleplerini dillendirdiği bir mücadelenin başarıya ulaşabileceğini sınıf mücadelesi tarihimizden aldığımız derslerle anlatmaya çalışıyoruz.
Biliyoruz ki yolumuz uzun ve bizlerin de bu süreçlerden öğrenecek daha çok şeyimiz var. Ancak yolu UİD-DER gibi bir mücadele örgütü ile birleşen her bir genç olarak, büyük bir mutlulukla hem öğrenmeye hem de öğrendiklerimizle birliğimizi büyüterek mücadelemizi güçlendirmeye devam edeceğiz!