
Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor. Gençler atalete ve yalnızlığa itiliyor, adeta çürütülüyor.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yüzlerce kişinin gözaltına alınmasıyla şiddetlenen baskı ve saldırı dalgasıyla birlikte bir değişim yaşandı. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin polis barikatını yıkmasıyla beraber, üniversitelerden ve emekçi mahallelerinden gençler, öfkelerini haykırmak için sokaklara döküldüler. Gençler bir araya gelip seslerini duyurduklarında yalnız olmadıklarını, çaresiz olmadıklarını hissettiler. Bu eylemlerde, umutsuzluk yayanların, “genç kuşaktan bir şey olmaz” diyenlerin yanıldığını gösterdiler.
Düne kadar hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünen gençler bugün bir şeyleri değiştirmek için harekete geçmek gerektiğini yaşayarak görüyorlar. Evet, aklımız erdiğinden beri aynı iktidar tarafından yönetiliyoruz fakat diğer yandan da aynı muhalefetin varlığında büyüdük. Bu sebeple, yıllardır burjuva muhalefetin dayattığı gibi aslında çözümün sandıkta olmadığını, değiştirme gücünün birleşerek hareket edenlerde olduğunu gördük. Eylemlerde, gençlerin ne kadar öfkeli olduklarını, artık böyle yaşamak istemediklerini gördük. Yıllardır kutuplaştırıldığımız için birbirimizden o kadar ayrı düşmüşüz ki birliği, dayanışmayı görünce neyin özlemini çektiğimizi de anlamış olduk.
“Yaşananların farkında olanlar, itiraz etmiyorsa ve değiştirmeye çabalamıyorsa eleştirdiklerinden sorumlu olmaz mı?” sorusunu kendimize sormalıyız. Kendi kabuğumuzda yaşamayı ve insanlığın sorunlarına sırtımızı dönmeyi reddetmeliyiz. Umutlu olmak yetmez, umudun öznesi olmalıyız. Yapılan eylemler bir kez daha gösterdi ki işçilerin örgütlü gücü kökten bir değişimin olmazsa olmazıdır. Bu nedenle işçi sınıfının gençliği olduğumuzun bilincinde olarak sınıfımızın saflarında mücadeleye atılmalıyız. Gençliğimizin enerjisini ve dinamizmini bize baskı, yasak ve zorbalıklarla hayatı zindan eden bu sistemi tarihin çöplüğüne atmak için kullanmalı, bunun için ter akıtmalıyız.