
İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler!
İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz. Ama patronlar sınıfının ve siyasi iktidarın saldırıları giderek ağırlaşıyor. Türkiye, ekonomik ve siyasi krizlerle sarsılırken bunun bedeli işçi ve emekçilere ödetiliyor. Suçlunun güçlü olduğu, sorumluların hesap vermediği, orman kanunlarının geçerli olduğu bu rejim altında, gençler başta olmak üzere hepimiz gelecekten endişeliyiz.
Kardeşler, iktidar medyasından üzerimize boca edilen yalanlar, savrulan tehditler, işçi direnişlerine yönelik polis saldırıları, grev yasakları, mücadeleci sendikacıların hapse atılması, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp tutuklanması, yerlerine kayyumlar atanması, gözaltılar, tutuklamalar, baskılar sorunun asıl kaynağına işaret ediyor. Ekonomik yıkımın, topluma hâkim olan boğucu atmosferin nedeni iktidardaki rejimdir! Bu rejim, her ne pahasına olursa olsun iktidarını sürdürmeyi hedefliyor. Ne seçim sandıklarını ne toplumsal tepkiyi ne ödenecek bedelleri umursuyor. Kendi bekasını her şeyin önüne koyuyor, yaptıklarını sineye çekmemizi, her şeye boyun eğmemizi istiyor. Toplumsal muhalefeti boğmak için planlar kurmaya, tehditler savurmaya, haksızlıklara, adaletsizliklere itiraz edenleri cezalandırmaya devam ediyor. Fakat baskı ve zorbalık gerçeklerin üzerini örtmeye yetmiyor, yetmez!
İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından meydanları dolduran milyonlar, en ufak muhalefeti bile gayrimeşru sayanlara esas kendilerinin toplum nezdinde meşru olmadığını gösterdi. İktidarın baskı ve zorbalığına rağmen gençlerin, emekçilerin, emeklilerin, kadınların meydanlara çıkarak tepkisini göstermesi önemli ve anlamlıdır. Ama sermayenin ve iktidarın saldırılarına, bu baskıcı ve zorba rejime karşı durabilmek için daha fazlasına ihtiyacımız var. İşyerlerimizde, sendikalarımızda, okullarımızda, mahallelerimizde, grev ve direniş alanlarında birlik ve dayanışma içinde olmamız, itirazımızı birlikte ve en güçlü şekilde ortaya koymamız, taleplerimiz için birlikte ve örgütlü şekilde mücadele etmemiz gerekiyor.
Kardeşler, gelin 1 Mayıs’ı mücadelemizi büyütmek için kaldıraç haline getirelim.
1 Mayıs, işçilerin, emekçilerin, gençlerin alanlarda bir arada olduğu, birbirlerinin seslerini ve taleplerini duyduğu gündür. Aynı sınıfın parçası olduklarını gördükleri, güçlü hissettikleri, ortak taleplerini haykırdıkları gündür. Aynı ruh ve heyecanla tek yumruk oldukları gündür. 1 Mayıs, nice kuşaktan işçilerin özgürlük ve eşitlik mücadelesinin ürünü ve sembolü olan bir gündür. İşte bu nedenle tüm dünyada egemenler 1 Mayıs alanlarının dolup taşmasını engellemek için ellerinden geleni yaparlar. Ama sömürünün ve zulmün olduğu bir düzende işçi sınıfının mücadelesi durdurulamaz. Bu mücadelenin sembolü olan 1 Mayıs unutturulamaz! Gelin bu bilinçle 1 Mayıs’a sahip çıkalım.
1 Mayıs’ta dünyanın dört bir yanında işçiler meydanlara çıkarak kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara karşı seslerini yükseltecekler. Kendilerini yok sayan, taleplerini görmezden gelen, geleceklerini ellerinden alan egemenlere tepkilerini ortaya koyacaklar. Özgürlük, eşitlik, adalet isteyecekler. Gelin dünya işçilerinin sesine ses katalım!
Kardeşler,
Gelin 1 Mayıs ruhuyla birlik ve dayanışmamızı büyütelim. Bizi yalanlarla aldatmak, baskıyla sindirmek, korkuyla felç etmek isteyen egemenlerin karşısına birlikte dikilelim. Direnç ve kararlılığımızı bileyerek, birbirimize güç vererek, sömürüye, zorbalığa karşı örgütlü mücadelemizi büyütelim. İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta hep birlikte “Gün gelir zorbalar kalmaz gider” diyelim!
Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadele Birliği!