Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)

Anasayfa > İşçi Dayanışması Gazetesi > Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!

Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!

İşçi Dayanışması, No: 206

İzmir Belediyesinde çalışan yaklaşık 23 bin işçinin 29 Mayısta başlayan ve 7 gün süren grevi yoğun bir kara propagandaya maruz kaldı. Belediye işçileri aşağılandı, tembel olmakla, çok yüksek ücret istemekle, hatta “vatan haini” olmakla suçlandı. Grev CHP’li belediyede yapıldığı için işçiler iktidarın ekmeğine yağ sürmekle itham edildi. “Mühendisler, öğretmenler, profesörler bu kadar maaş almıyor”, “her yer çöplerle doldu, bu grev insan sağlığını tehdit ediyor” gibi karalamalarla düşmanlaştırıcı bir dil kullanıldı. Grev kırıcılığı “İzmir halkının dayanışması” olarak meşrulaştırılmaya çalışıldı. İşçilerin büyük bir kısmının sınıf bilincinden yoksun olması, örgütsüzlüğü ve siyasi iktidarın yıllarca yürüttüğü yapay kutuplaştırma politikası nedeniyle bu kara propaganda büyük ölçüde etkili de oldu.

Biz işçiyiz; dilimiz, dinimiz, memleketimiz ne olursa olsun aynı sınıfın evlatlarıyız. Bu gerçeği kavrarsak her şeye sınıfımızın penceresinden bakabilir, böylece patronlar sınıfının ve düzen siyasetçilerinin tuzaklarına düşmekten kurtulabiliriz.

Mayıs ayında açlık sınırının 25 bin lira, yoksulluk sınırının ise 81 bin liranın üzerinde olduğu açıklandı. Buna göre 22 bin liralık asgari ücret, dört kişilik bir ailenin sadece karnını doyurmasına bile yetmiyor. Ama kendisine muhalif diyen tuzu kurular, düzen siyasetçileri belediye işçilerinin yoksulluk sınırında ücret istemesine düşmanca yaklaşıyorlar. Demek ki asgari ücreti gerçekte az bulmuyorlar, yalnızca siyasi çıkarları gereği asgari ücreti eleştiriyorlar. Yoksulluk sınırında bir ücreti ise asla hak etmediğimizi düşünüyorlar. Bizim de onlar gibi düşünüp sefalet dayatmasını kırmak için mücadele eden sendikalı, örgütlü işçilere öfke duymamızı istiyorlar.

Oysa sorun belediye işçilerinin “yüksek ücret” talep etmesi değil Türkiye’de ücretlerin çok düşük olması, işçilerin hak arayışının şiddetle bastırılmasıdır. Kendi sınıfının penceresinden bakan bir işçi, sektör fark etmeksizin düşük ücret dayatmasına, demokratik ve sendikal hak gasplarına karşı verilen her mücadeleyi destekler. Belediye işçilerinin grevini haksız bulmak sendikanın varlığını anlamsızlaştırmak, grev hakkını yok saymak, işçilerin örgütlenme ve mücadele etme hakkına karşı olmak demektir. Milyonlarca emekçiye dayatılan yoksulluğu, sefaleti, örgütsüzlüğü kabul etmek demektir.

Grev, işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanmasıdır. İşçiler greve çıktığında fabrikalarda üretim, belediyelerde, kamu kurumlarında hizmet durur. Üretimin devam ettiği, hizmetlerin aksamadığı bir grevin zaten anlamı yoktur. Grev hakkının yasak olduğu yıllarda işçilerin çok anlamlı bir sloganı vardı: “Grevsiz sendika, silahsız askere benzer!” Uzun yıllar grev hakkını elde etmek için mücadele eden işçiler, bu yasağı 1963’te Kavel işçilerinin mücadelesiyle deldiler, dişle tırnakla mücadele ederek yasalara grev hakkını yazdırdılar. Ama bugün çok sayıda işçi kendi sınıfının tarihini bilmediği için grev hakkını gözü gibi koruması gerektiğinin farkında değil.

Türkiye işçi sınıfı 1960-1980 yılları arasında çok büyük mücadeleler verdi, demokratik hak ve özgürlüklerini, sendikal haklarını genişletti. 12 Eylül 1980’de askeri faşist darbe yapan egemenler, işçi sınıfını patronlar karşısında savunmasız ve zayıf hale getirdiler, mücadele geleneğinin geleceğe taşınmasını engellediler. Sendikalar kapatıldı, işçi sınıfının örgütleri dağıtıldı, grevler yasaklandı, öncü işçiler işten atılarak kara listelere alındı. Daha sonra sendikalar yeniden açıldı ama bu kez sendikalar kanunu işçilerin aleyhine olacak şekilde değiştirilmişti. Öte yandan bu baskıcı dönemde işçi sınıfının toplumsal hafızası ve mücadele bilinci hedef alındı. Grev, işçilere hak arama aracı olarak değil, “kargaşa” ve “suç” olarak belletildi. Böylece 1980 sonrasında demokratik hak bilinci, sınıf dayanışması zayıflatılmış, sınıf kimliği unutturulmuş kuşaklar yetişti. Yalnızca dayanışma grevleri, siyasi grevler değil toplu sözleşme grevleri bile unutturuldu. Düşünün ki 30 yıllık sendikalı fabrikalarda bile bugün işçiler ilk kez greve çıkıyor. Bütün bunlar bugün İzmir grevi üzerinden yürütülen kara propagandanın neden etkili olduğunu açıklamıyor mu?

Sınıf kimliğiyle hareket eden bir işçi, grevin demokratik hakkı olduğunu bilir, “özel sektörde grev yapılır ama kamu sektöründe yapılmaz” gibi yalanlara kanmaz. CHP’nin ya da herhangi bir siyasi partinin çıkarlarının işçi sınıfının çıkarlarının önüne konulmasına izin vermez. Sendikaların burjuva siyasetin dışında, işçi sınıfının siyasetini merkezine alan örgütler olması gerektiğini bilir. Greve sahip çıkmak kimliğimize, saflarımıza sahip çıkmaktır.

  • İşçi Dayanışması Gazetesi [1]
  • Sesli Yorumlar [2]

Kaynak URL: https://uidder.org/grev_hakkimiza_sahip_cikalim.htm_0?qt-diger_makaleler=0

Links
[1] https://uidder.org/taxonomy/term/454
[2] https://uidder.org/taxonomy/term/645