
Sevgili Polonez işçisi kardeşlerim, Dayanışma TV’de yayınlanan “146+Bir Polonez Bir İşçi Direnişinin Kalbinden” belgeselinizi büyük bir dikkatle izledim. Belgeseldeki her bir kare, her bir sözünüz direnişinizin gün gün örülmüş gerçek hikâyesini anlatıyor. Bu hikâye, sizin kararlı mücadeleniz sayesinde yazıldı. Öyle bir direniş sergilediniz ki bugün hâlâ parmakla gösteriliyor, başka grev ve direnişlerde örnek olarak anılıyor. Ben de mücadele örgütümüz UİD-DER sayesinde edindiğim bilgilerle Polonez direnişini anlatıyor, sizleri örnek gösteriyorum.
Grevler, direnişler yaşamış, gözaltına alınmış, yargılanmış bir işçi olarak sizleri çok iyi anlıyorum. Mücadeleye ilk adımını atan işçilerin yaşadığı dönüşümü, “bütün bunları biz mi yaptık?” şaşkınlığını defalarca gördüm. Siz de bu duyguyu derinden yaşadınız. Üç mevsim süren direnişinizde, sözlerinizle, bakışlarınızla, ellerinizle anlattıklarınız çok şey söylüyor… Belgeselde geçen “İşin öznesi işçidir. İşçiler isterse dünya yerinden oynar” sözleri çok anlamlıydı. Ama daha da anlamlı olan, bu sözlerin sizler tarafından gerçek kılınmasıydı. Mücadelenize öncülük eden işçiler de örgütlenme sürecinde nasıl hareket edilmesi gerektiğini hem yaşıyor hem anlatıyor. Sizler de kendi örgütlenme hikâyenizi tüm açıklığıyla paylaşıyorsunuz.
Aranızdan çıkan arkadaşlarınız, mahallelerinizde, işyerlerinizde birlikte çalıştığınız dostlarınızdı. Onlara güvendiniz. Onlarla birlikte bir kavgaya girdiniz. Tıpkı suya atılan taşın oluşturduğu halkalar gibi büyüdünüz. Ailelerinizi yanınıza aldınız. Direnişinizde, sizlerin olduğu kadar eşlerinizin, o neşeyle konuşan çocuklarınızın da payı büyük. Kameraya sanki bir emekçi gibi bakan o tekir kedi, yanınızdan ayrılmayan sokak köpeği bile bu direnişin birer parçası olmuş.
Belki de şimdi sizler başka fabrikalarda çalışıyorsunuz, belki yine örgütlenme mücadeleleri veriyorsunuz. Mücadeleye devam diyene, devam edene, selam, saygı ve dayanışma duygularımı gönderiyorum!