
Şüphesiz ki koşullar insanın ruh halini belirlemede çok etkili olur. Aynı şekilde tersine, bilinçlenen, ruh halleri değişen insanlar koşulları belirlemekte ve değiştirmekte çok etkili olur. Örneğin yoğun bir kış mevsimin yarattığı ruh hali, öyle bir etkili olur ki, sanki bir daha yaz gelmeyecekmiş hissi uyandırır. Aynı şekilde toplumsal mücadelelerin geri çekilip yerini ağır bir gericiliğe bırakması da aynı hissi uyandırır. Sanki hiç sınıf mücadelesi yaşanmamış, hep böyle gelmiş ve böyle gidecek düşüncesi topluma tepeden zerk edilir. Ta ki hayattan ders çıkaranların, deneyimleri devreye girene kadar.
Kışın yerini bahara, gericiliğin yerini aydınlığa bırakacağını ve bunun da kendiliğinden olmayacağını yalnızca tecrübe edenler bilir. İşte bu tecrübeler ne zaman ki bir tohuma dönüşüp sınıf içinde serpilmeye başlar, işte o zaman kâh orada kâh burada başlarını güneşe doğru yükselten mücadele tohumları, insanların ruh halini değiştirir, toplumun umudunu tazeler. Mücadelenin yükseliş dönemlerinde, toplumun çok geniş kesimleri yavaş yavaş yüzünü sınıfına dönmeye başlar. Namuslu sanatçıların yazdığı şiirlerde, şarkılarda, ezgilerde ve oyunlarda işçi sınıfı olmazsa olmaz hale gelir. Her bir satırda sömürücülerin teşhiri ve sınıfın kavgası dokunur.
Örneğin şanlı 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, toplumun ruh halini etkilemiş, birçok esere ilham kaynağı olmuştur. Bu etkileşimde bulunan sanatçılardan biri olan Cem Karaca, Sarper Özsan’ın Alman şair Bertolt Brecht’in şiirinden bestelediği parçada şöyle demektedir: “Bunların hiç biri onları kurtaramayacak, durduramayacaklar halkın coşkun akan selini.” Brecht, bu şiirinde kapitalist sistemin, sınıfımızın mücadelesini ezmek için kurduğu mekanizmaları ve sınıfımızın her şeye rağmen gün gelip coşkun akan selini güzel özetlemiştir.
Yargısıyla, yönetmeliğiyle, kanunuyla bu sistemin halka karşı olduğunu anlatır şiir. Zaten şahit olduğumuz gibi, sermaye sözcüleri her ne kadar yargı bağımsızlığını gevelese de bunun nasıl bir ikiyüzlülük olduğu ortadadır. Neredeyse bütün yayın organları, toplumu manipüle etmek ve egemenlerin arkalarına yedeklemek için tasarlanmıştır. Özellikle çeşitli yalan bombardımanlarıyla kandıramadıkları kitleler için devreye gözdağı vermek girer. Halkın çıkarınaymış gibi sunulan silah sanayisi, büyük müjdeler ile açılan adalet sarayları, ceza ve tevkif evleri, zindanları, halkın yani işçi sınıfının haklı taleplerini bastırmak için kullanılmaktadır. “Çalış senin de olur, bak zamanında şu zengin kişi şöyle böyle yoksulmuş” yalanlarıyla gençlik kısa yoldan para kazanma tuzaklarına itiliyor. Borsalarda, çeşitli kumar oyunlarında varını yoğunu kaybeden insanların sayısı bir hayli fazla. İşçilerin ağır şartlarda kazandıkları üç kuruş paralarına da göz koyan sermaye sahipleri, türlü hilelerle verdiklerini de geri almanın derdindedir. İşte yaşanan bu deneyimlerden dolayı, asla onların arkasına yedeklenmemeliyiz. Kendi sınıfımızın saflarında birleşmeliyiz. Sermaye sahipleri bin bir türlü hile ve hurdasına rağmen, işçi sınıfının gazabından kurtulamayacak. Tuzaklarının hiç birisi durduramayacak halkın coşkun akan selini!