Şu günlerde işçi sınıfına yapılan saldırıları medyada çok net göremiyoruz. Patronların gazeteleri yazıp çizmese de, büyük işyerlerinden en küçük atölyelere kadar işten atmalar yoğunlaştı. UİD-DER’in İşçi Dayanışması bülteni bizlere bu fabrikalardan, grev ve direnişlerden haberler veriyor.
İşyerlerinden direniş ve grev haberleri geliyor. Önümüzdeki aylarda işten atmalar daha da artacak. 2009’da sınıf mücadelesi de gittikçe sertleşecek. 2009’da patronlar bizi kavgaya davet ediyor. Davetleri kabulümüzdür.
Pek çok işyerinde pek çok işçi kardeşimiz artık işsizlik kırbacının sancılarını bizzat yaşıyor. Bu kırbacın sancılarını hisseden işçi sınıfına patronların temsilcisi Tayyip Erdoğan “kriz bizi teğet geçecek. Hamdolsun güçlü bir bankacılık sistemimiz var” diyor. “Krizi fırsata dönüştürebiliriz” diyor… Acaba kriz teğet mi geçecek yoksa işçilerin ailelerinin merkezinden mi geçecek? Patronlar krizi nasıl fırsata dönüştürüyor, görüyoruz. Bence işten atılan işçiler için kriz teğet değil, tam merkezden geçiyor. Başbakan da utanmadan buna rağmen “hamdolsun güçlüyüz” diyor. İşçi sınıfının yoksul kesimlerinin önemli bir bölümü maalesef bugüne dek AKP hükümetinin yalanlarına inandı. Ancak dün AKP’yi destekleyen işçiler, bugün işinden olup sendikalara koşuyor. Demek ki, şükretmeyi, atıl kalmayı emredenlere karşı, işçi sınıfı birleşip örgütleniyor.
İşçi sınıfı şükretmeyi reddetmeye başlıyor. Kavgayı seçiyor. İşçi sınıfı mücadelenin içerisinde kurtuluşunun patronların elinde olmadığını daha net kavrıyor. İşçiler sınıf olarak kavgada yerini alınca kurtuluşlarının kendi örgütlü güçlerinde olduğunu daha iyi anlıyorlar. Marx’ın da dediği gibi, işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır. Bu gerçeği işçi sınıfı kavganın içinde öğreniyor. Kavga işçi sınıfına gerçek kurtuluş yolunun nereden geçtiğini çok iyi kavratıyor.