
Zeytinliklerin, ormanların, tarım arazilerinin sermayeye peşkeş çekilmesinin önünü açacak olan ve kamuoyunda “süper talan yasası” olarak adlandırılan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Meclis Genel Kurulunda görüşülürken protestolar da devam ediyor. Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen yaşam hakkı savunucuları ve köylüler 16 Temmuzda TBMM önünde basın açıklamaları yaptı. Köylülerin 13 gündür nöbette olduğu Cemal Süreyya Parkı’nda köylü kürsüsü kuruldu.
Toprağımızı Vermiyoruz Kampanya Grubu olarak gerçekleştirilen ve 64 kurumun katıldığı basın açıklaması, TBMM Dikmen kapısı önünde yapıldı. Eyleme DEM, CHP ve EMEP milletvekilleri katılarak destek verdi. Eylemde “Toprağımızı Vermiyoruz” ortak pankartının yanı sıra “Türkmen Dağının Üstü Altından Değerlidir”, “Vahşi Madenciliğe Hayır”, “Madene Verecek Suyumuz Yok”, “Sermaye Defol Bu Topraklar Bizim”, “Zeytinliklerimiz Vermiyoruz” yazılı döviz ve pankartlar taşındı. “Ormanlar Nehirler Sermaye Değiller”, “Havama Suyuma Toprağıma Dokunma”, “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, Toprağımızı Vermiyoruz”, “Birleşe Birleşe Kazanacağız”, “Direne Direne Kazanacağız” “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganları atıldı.
Yapılan açıklamada iktidarın bir ay önce Meclis’e getirdiği torba yasanın içinde ormanların, korunan alanların, meraların, zeytinliklerin, tarım alanlarının, su varlıklarının olduğu hatırlatıldı. Kanunun getireceği olumsuzluklar şu sözlerle ifade edildi: “Bu torba yüzünden köylü olanlarımız topraklarından olacak. Tarımı bırakmak, göç etmek zorunda kalacak. Bu torba yasa ile çeşmeden akacak, tarlayı sulayacak su kalmayacak. Köylü kentli ayırmadan su hakkımız, gıdaya ulaşım hakkımız gasp edilecek. Yoksullaşacağız. Ormanlarımız, zeytinliklerimiz, meralarımız, tarım alanlarımız madenlerin ölüm çukurlarına dönüşecek. Canlılar yuvasız kalacak.”
Basın açıklamasının ardından farklı illerden gelen yaşam hakkı savunucuları, köylüler yaptıkları konuşmalarda sermayenin ve iktidarın doğayı, tarım alanlarını nasıl talan ettiğini anlattılar. Artvin’den Sercan Dede konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Doğaya dönük tahribatların en yoğun olduğu bölgelerden birinde yaşıyoruz. Önce barajları yaptılar, en verimli topraklarımızı sular altında bıraktılar. Sonra köylere çıktılar, derelerimize kelepçe vurdular. Ardından sahil yolunu yaptılar denizle aramıza bir set çektiler. Yetmedi taş ocakları yaptılar. Son iki yılda 500’e yakın doğal afetle karşı karşıya kaldık. Artık bizim için bu faaliyetleri durdurmak, bu sömürü düzenine hayır demek bir varlık ve yokluk meselesidir.” Antakya/Samandağ’dan Demet Karlar konuşmasında “Bizim tarım alanlarımız, zeytinliklerimiz TOKİ’ler, konteynır yerleşkeler için yok edildi. Evet, barınma problemimiz vardı ama başka seçenekler söz konusuyken tarım alanlarımızın, zeytinliklerimizin yok edilmesi kabul edilemez” dedi.
Konuşmaların ardından bir temsilci grubu milletvekilleriyle görüşmek üzere TBMM’ye girdi. Geride kalanlar ise köylülerin nöbet tuttuğu Cemal Süreyya Parkına geçerek burada kurulan köylü kürsüsüne katıldı. Kürsüde konuşan köylüler topraklarını, sularını vermek istemediklerini, yasaya neden karşı olduklarını anlattılar. Konuşmaların ardından TBMM önüne yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşün sonunda yapılan açıklamada açlık grevine başladıklarını duyuran köylüler şunları söylediler: “Topraklarımız, zeytinlerimiz, evlatlarımızın geleceği için açlık grevine gireriz, ölürüz de bu yoldan dönmeyiz dedik bir ay önce. Bir aydır haykırıyoruz. Ama o kulaklar bizi ne duydu ne de gördü. Bu saatten sonra, bunlar elimizden gittikten sonra biz zaten açlıktan öleceğiz. Üretecek toprağımız, zeytinimiz gidecek elimizden. Siz bize yaşamayın, yerin dibine girin, siz ölün çiftçiler diyorsunuz. Biz de diyoruz ki bu torba yasa inadına geçerse andımız olsun açlık grevine giriyoruz.”