
Bundan 1162 yıl önce, 863’te köleler Abbasi İmparatorluğuna isyan ettiler ve bataklığın ortasında bir şehir kurdular. Bu şehrin adı El-Muhtare idi, yani “Özgürlük Kenti”… Bu bölge, Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra Körfezine dökülmeden önce birleştikleri koca bataklığın adıydı aslında. Ama bataklık kurutulmuştu, üzerinde şeker kamışı, pirinç, pamuk, hububat, sebze ve meyve üretimi yapılıyordu. Bataklığı kurutan ve tarımsal üretim yapanlar ise, Afrika’dan zorla getirilerek karın tokluğuna çalıştırılan “zenci” yani siyah kölelerdi.
Köleleri kırbaç zoruyla çalıştıran Abbasi egemenleri, Binbir Gece Masallarında anlatıldığı gibi zenginlik içinde sefahat sürüyordu. Abbasi sarayının ayyuka çıkan haksızlıklarına karşı çok sayıda isyan gerçekleşmiş ama hiçbiri başarılı olamamıştı. Fakat daha sonra Ali bin Muhammed önderliğinde başlayan ve Afrika’dan getirilen kölelerin de desteğiyle kısa sürede yayılan isyan başarıya ulaştı. “Zenc İsyanı” olarak tarihe geçen bu ayaklanmada kadın-erkek köleler hep birlikte, “özgürlük” diye haykırdı ve birlikte mücadele etti. Efendilerinden kaçan diğer köleler de bu isyana katıldı. Basra, Ahvaz, Übulle, Abadan gibi şehirlerdeki kölelerden oluşan El-Muhtare şehri kuruldu.
Abbasi İmparatorluğunun zulmüne uğrayan, insan yerine konulmayan, zulmedilen köleler El-Muhtare şehrinde kendilerine vurulan zincirleri kırdılar ve insana zincir vurulup köleleştirilmesini yasakladılar. Birlikte çalıştılar, ürettiler ve kazandıklarını birlikte bölüştüler. Baskı ve eziyetten kurtulan köleler arasında yardımlaşma ve dayanışma güçlendi. Artık huzurluydular, dostluk, kardeşlik ve güven içinde yaşıyorlardı. Onlara buyruk veren, emeklerine el koyan efendiler yoktu.
Kölelerin kurduğu El-Muhtare şehri 14 yıl yaşadı. Bu 14 yıl boyunca Abbasi İmparatorluğunun üzerlerine yolladığı askeri kuvvetleri defalarca geri püskürttüler. Bu yolla El Muhtare’yi yıkamayınca Abbasi ordusu kenti kuşatma altında tutarak, insanları aç ve susuz bırakıp güçlerini zayıflatma yoluna gitti. Daha sonra da dört koldan art arda baskınlar düzenleyerek kenti teslim almaya çalıştı. Ama El-Muhtare halkı teslim olmadı, on binlerce “köle” haftalarca göğüs göğüse, ölümüne çarpıştı. Abbasi ordusu taş üstünde taş bırakmadı, köleleri kılıçtan geçirdi. İsyanın lideri Ali bin Muhammed yakalandı, boyun eğmeyi reddedince katledildi. Abbasi egemenleri bu isyanı unutturmak, tarihten silmek için taş üstünde taş bırakmayarak kenti yok etti.
El-Muhtare isyanının üzerinden bin yıldan fazla zaman geçti. Ama Özgürlük Kentini kuran cesur kölelerin mücadelesi yok olup gitmedi, her şeye rağmen bugüne miras kaldı. Tıpkı Roma İmparatorluğunun zulmüne isyan eden ve Güneş Ülkesini kurmayı hedefleyen Spartaküs ve onunla birlikte savaşan kölelerin mücadelesi gibi… Onlar bize tek başına kurtuluşun olmayacağını, hep birlikte ayağa kalkınca ise her şeyin başarılabileceğini gösterdiler. Üstelik bugünle kıyaslandığında imkânsız denilebilecek koşullarda bunu yaptılar.
Gelelim bugüne… Eski kölelik düzeni ortadan kalktı ama bugün ücretli kölelik düzeni sürüyor. Bu düzende iki sınıf var: biri zenginlik içinde yüzen sermaye sınıfı diğeri yoksulluk içindeki işçi sınıfı. Düşünelim, bir asgari ücretli eline geçen 22 bin lira ila ne kadar özgürdür? Milyonlarca işsiz veya emekli temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor ve geçinemiyorsa ne kadar özgürdür? Elinde diploması olan bir genç, iş bulamıyorsa ve gelecekten umutlu değilse ne kadar özgür olabilir? Haksızlığa sesini çıkaran baskı görüyorsa kim özgür olabilir? Yangınlarda, depremlerde, iş cinayetlerinde hayatları pamuk ipliğine bağlı milyonlar ne kadar özgür olabilir? En son teknoloji ile donatılmış silahlar egemenlerin bir işaretiyle üzerimize ölüm yağdırıyorsa kim kendini özgür görebilir? Ücretli kölelik, köleliğin modern halinden başka bir şey değildir.
Toplumsal üretimin neredeyse tamamını biz işçiler yapıyoruz ama bize kırıntıyı reva görüyorlar. Kölece bir yaşama boyun eğmemizi istiyorlar. “Ayakların baş olduğu nerede görülmüştür” diyen zalimler sesimizi çıkarmayalım istiyorlar. Oysa dün Roma’da Güneş Ülkesini kurmaya çalışan, Arabistan’da El-Muhtare’yi kuran köleler gibi bugün de modern çağın köleleri zulme isyan ediyor. Bugün ABD’de, Kenya’da, Hindistan’da, İngiltere’de, İspanya’da işçiler, yani yüz milyonlar meydanlarda. Ve dünün kölelerinden farklı olarak işçi sınıfı, örgütlenirse, bolluk, bereket dolu, sınıfsız, sömürüsüz, özgür bir dünya kurabilir. Birlik olup gücünü kuşanan işçi sınıfı tarihin tüm ezilenlerinin düşlerini gerçeğe döndürebilir.