
Asgari ücret, taban ücret olarak yaşam standartlarının çok altında. Neredeyse artık bir kira parası bile etmeyen asgari ücret açlık sınırının da altında kalınca her sektörden işçiler ücret zammı alabilmek, geçinebilecek bir ücret almak için sendikalaştılar, grev ve direnişler gerçekleştirdiler.
Bizim de toplu sözleşmemiz daha birkaç ay önce bağıtlandı. Sınıf dayanışmasının böylesi günlerde ne kadar önemli olduğunu bildiğimiz için grev ve direnişte olan işçi kardeşlerimizi ziyarete gidiyoruz. Bir gün yine bir ziyarete gitmiş ve oradan da işe gitmiştik. Sosyal medya paylaşımlarında benim de grev ziyaretine gittiğimi öğrenen arkadaşım işbaşı yaptığımda “grev ziyaretine gitmişsin, maşallah her yere de gidiyorsun, eşin nasıl izin veriyor” dedi. Ben de arkadaşıma neden böyle söylediğini sordum. O da “benim eşim öyle yerlere izin vermez ki, işten eve evden işe git gel, boş ver sen gitme öyle yerlere, biz bize yeteriz diyor” dedi. İçten içe bu duruma üzülüp kızsam da sakince cevap verdim. “Peki arkadaşım sen öyle diyorsun da ya biz de greve çıkarsak, bizim ziyaretimize kim gelsin? Senin eşin izin vermiyor da eşin işçi değil mi, sendikalı çalışmıyor mu?” diye sordum. Arkadaşım “yok ya, o gider öyle yerlere, kendi gidiyor ama benim evde işler kalıyor ya bana kıyamıyor galiba” diyerek üzgün üzgün başını eğdi. Bu konuşmamızı duyan başka bir kadın arkadaşım da “sana niye kıyamıyormuş ki asıl sen haklarını öğrenemediğin için eşin sana kıyıyor. Ben arkadaşa katılıyorum, ya gerçekten biz de greve çıkarsak sen kendi grevine katılmayacak mısın? Öyle bir durumda ben bir daha yüzüne bakmam bilesin” dedi. “Burada gelirim herhalde, greve çıksak niye gelmeyeyim, ben başka grevlere eşim izin vermeden gidemem” diye cevap verdi. Diğer arkadaş devam etti: “Peki eşin de sendikalı çalışıyormuş o da greve çıkarsa ve kimse ziyaretine gitmezse o zaman eşinin kimseye bir şey demeye hakkı olur mu?” diye sordu. “Eşim izin vermez” diyen arkadaşımız en son, “vallahi haklısınız. Ben çocukları büyüttüğüm için uzun zamandır çalışmıyordum. Daha birkaç senedir çalışıyorum. O yüzden ben de sizden öğreneceğim işte” dedi. Ben başka bir işkolundan işçilerin dayanışma ziyaretlerine gittikleri paylaşımları gösterdim. “Bakın bunların hiçbiri aynı sendikaya üye değil ama destek ziyaretinde bulunmuşlar” dedim. Diğer arkadaşım da “sen eşini al karşına konuş gerekirse, biz de greve çıkabiliriz, biz de sendikalıyız grev ziyaretine gidebiliriz, sen bunları büyütme bunlar gayet güzel şeyler. Yardımlaşmadır bunlar diye güzelce anlat” dedi.
Patronlar sınıfı işçileri aldatmak için her yola başvuruyor. Hal böyle olunca da biz işçiler kendi doğrularımızı yeteri kadar koruyamıyor ve geliştiremiyoruz! Doğru soruları sormasını öğrenemiyoruz. Biz kimiz, hangi taraftayız ve nasıl tutum almalıyız, neden çok çalıştığımız halde geçinemiyoruz sorularına doğru ve net cevaplar bulamıyoruz. Oysa sendikalarımızda, mücadele örgütlerimizde bir araya gelirsek, aldatılmaktan kurtulur gerçeği görebiliriz.
Eşimiz, kardeşimiz ya da başka bir yakınımız dayanışmanın öneminin farkında olmayabilir. Eğer biz biliyorsak, bilmeyenlere sabırla öğretelim ve yol gösterelim! Unutmayalım ki işçinin işçiden başka dostu yoktur.