
Belki inanmayacaksınız ama bu sözlerin sahipleri de işçi. İki işçi kendi arasında sohbet ederken bir an kulağıma takıldı, içlerinden biri aynen şöyle dedi: “Bu işçiler de çok nankör canım! Ne yazı beğeniyor ne de kışı.”
Şüphesiz ki ağızdan birkaç saniyede çıkan bu sözün arka planı çok derin. Uzun yıllardır işçi sınıfının örgütlerine, sendikalarına alabildiğine saldırdı sermaye sınıfı, işçileri örgütsüz bıraktı. İşçi sınıfını kuşatma altına alarak bu noktaya kadar getirdi. Örgütsüz işçiler adeta patron ağzıyla konuşuyor. Oysa çalışmakta olduğumuz işyerinde havalandırma sistemi çok yetersiz. İşçilerin büyük çoğunluğu sırtı su içinde çalışıyor, akşama doğru iş elbiselerimiz tuzdan beyaza bürünüyor. Yazın bu kavurucu sıcağında, saatlerce aynı tempoyla çalışan biz işçiler nemli, tozlu, aşırı sıcak ve boğucu ortamlarda çalışıyoruz.
Üç kuruş para kazanabilmek için kalitesiz yemekler ve ılık sular içmek zorunda kalıyoruz. Zenginlik üreterek sermaye sınıfına refah dolu bir hayat sunarken kendimize tam anlamıyla bir geleceksizlik ve yoksunluk yaratıyoruz. Patronlarımız milyonluk araçlarda, ferah ferah işe gelirken biz işçiler tıklım tıkış işe geliyoruz. Bizim sırtımızdan geçinerek büyüme rakamları açıklayanlar tarafından üç kuruş parayla terbiye edilmek isteniyoruz. Yetmiyor bir de nankörlükle suçlanıyoruz!
Tabii insan sormadan edemiyor, bu ağır şartlarda bir karınca sürüsü gibi çalışan, didinen işçiler mi, yoksa hiçbir şey yapmadan emeğimizi ve yeryüzünü yağmalayan patronlar mı nankör? Yeryüzünde barışı, kardeşliği, bolluk ve bereketi üreten işçiler mi, yoksa savaş cehennemiyle yeryüzünü talan eden egemenler mi nankör?