Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)

Anasayfa > İşyerlerinden > Kamu Emekçileri, Ancak Birleşirse Kazanabilir!

Kamu Emekçileri, Ancak Birleşirse Kazanabilir!

İstanbul’dan sağlık emekçileri

17.08.2025

Kamu emekçilerinin 2026–27 yıllarını kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı. Yaklaşık 6 milyon kamu emekçisi var ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 20 milyon insanı ilgilendiren bir süreç başladı. Kamu işvereni yani devlet, 2026’nın ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ay için yüzde 6 zam teklifinde bulundu. 2027 için ise ilk ve ikinci 6 ay için yüzde 4’er artış teklif etti. Kendi topladığı harçlara yüzde 44 zam yapan, şirketlere hibeler verip vergi borçlarını silen devletin zam teklifi bu sahte TÜİK verilerinin dahi çok altında. Ekmeğimize aşımıza göz koyanlar her iki yılda bir olduğu gibi bu sene de toplu iş sözleşmesi tiyatrosunu oynuyorlar. Gözlerimizin içine baka baka oynadıkları bu tiyatroyu kamu emekçilerinin yaz tatilinde olduğu Ağustos ayında oldubittiye getiriyor ve olası örgütlü bir tepkinin önüne geçmeye çalışıyorlar. Aynı devlet kamu işçilerinin çerçeve protokolü için teklif verirken işçileri 6-7 ay oyaladı, bu süre boyunca işçiyi sıfır maaş ile çalıştırdı. 

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler grev hakkını tanısa da kamu emekçilerinin TİS’de grev hakkı yasal olarak bulunmuyor. Bu da bir tarafın ellerinin bağlı olduğu bir boks müsabakasında olmaya benziyor. İşte “devlet memuru” adı verilen biz kamu işçilerinin durumu tam da bu. Görüşme var ama grev hakkımız yok!  Yetkili sendika Memur-Sen, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından beri üye sayısını 26 kat artırmış bir sendikal yapıdır ve bu artışın dünyada eşi benzeri yoktur. Bu kadar büyüyen tek yetkili sendikanın, 7 dönemdir katıldığı toplu sözleşmelerin sonucuna baktığımızda kamu emekçilerinin kat be kat kaybettiğini görürüz. Bu tablonun ardından, girdiğimiz 8. dönemde de yine kamu emekçilerini sefalete mahkûm etmenin yollarını arıyorlar.

Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) TİS dönemi öncesinde bir anket çalışması yapmış, ortaya çıkan mevcut tabloyu ve talepleri paylaşmıştı. Buna göre katılanların yüzde 98’i kamu emekçilerinin maaşlarının enflasyona karşı korunmadığını ifade etmiştir. Ankete katılanların yüzde 65’i 15 bin-30 bin lira aralığında kira ödemektedir. Yüzde 49’u ise sadece yetkili sendikaların değil tüm sendikaların üyeleri adına toplu sözleşme masasına oturabilmesini savunmaktadır. Yüzde 98’i önceki 7 TİS döneminde kamu emekçilerinin kazançlı çıkmadığını belirtmiştir. Bu durum, yalnızca taleplere değil, sürecin yapısına ve işleyişine yönelik yaygın bir güvensizliği ortaya koymaktadır. Yine katılımcıların yüzde 98’i TÜİK verilerini gerçekçi bulmamaktadır.

Ev kiralarının yükselmesiyle kirayı bölüşmek için ev arkadaşı arayışları, büyük şehirlerin pahalılığından dolayı istenen tayin için sonraki ve daha sonraki ve yine daha sonraki kurayı beklemek, tabii o da en az 3 yılınız dolduysa... Nöbet adı altında ayda 130 saat ve hatta daha fazla mesaiye kalmak zorunda olmak, hastanenin kötü yemeklerini yemek veya verilen nöbet ücreti kadar dışarıdan yemek ikilemiyle geçen gece nöbetleri, kreş, ulaşım gibi hiçbir sosyal hakkın olmayışı ve daha nice sorun yumağı… Son 10 yılda memur sayısı yüzde 30 artarken, memurun bütçedeki payı yüzde 3,3 geriledi. Daha çok kamu emekçisi daha ucuza çalışır hale geldi! Hal böyleyken TİS demek bunca sorun içerisinde bizler için sadece bir ücret sözleşmesi değil diğer sosyal haklarımıza dair kazanımlar elde edebileceğimiz yerdir. Bütçenin nereye aktarılacağına karar vermek demektir. Eğitim, sağlık gibi en temel haklarımızı korumak demektir. Her ay gittikçe artan vergi yüküne karşı durmak demektir. Silaha, savaşa ve patronlara ayrılan pay bizden kesilenlerdir!

TİS hakkımız, sınıf mücadelesiyle kazanılmış bir haktır ve anamızın ak sütü gibi helaldir. Nasıl ki kamu çalışanı sendikaya üye olamaz denilen yıllarda mücadele ile yasayı değiştirerek sendikal üyelik hakkımızı kazandıysak şimdi de örgütlenerek hakkımıza sahip çıkabilir, yeni haklar elde edebiliriz. Bizim siyasetimiz budur. Sınıf temelli sendikal anlayış da bu demektir. Mesele sadece sendikalara güven meselesi değildir. Sendikalar bizim örgütlerimizdir ve ancak işçi ve emekçiler sendikalarda yer aldığında, örgütlü olduğunda bu kara düzene karşı durabilir. Memur-Sen üye sayısı tüm memurların yaklaşık yüzde 27’sini temsil ediyor ve tek imza yetkisi onda. Aslında rakam olarak çoğunluğu temsil etmiyor olsa da geri kalan yüzde 73 örgütsüz ve yaklaşık 50 farklı sendikaya dağılmış durumda. Bu bir gerçekliği ortaya koyuyor. Birleşik mücadele şart! Verilen teklife karşı konfederasyonlar ortak toplantı, eylem ve aynı günde iş bırakma kararı aldı. Bu anlamlı olsa da yeterli değildir. İşyerlerimizden başlayarak sendikalı sendikasız ayırmaksızın birleşik mücadele hattını örmeliyiz.

  • İşyerlerinden [1]
  • İşçi Hareketi [2]

Kaynak URL: https://uidder.org/kamu_emekcileri_ancak_birlesirse_kazanabilir.htm?qt-diger_makaleler=1

Links
[1] https://uidder.org/taxonomy/term/256
[2] https://uidder.org/taxonomy/term/137