
Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik saldırıları artarak sürüyor. Muhalefetin “Kent Uzlaşısı” ile kazandığı belediyelere operasyonların, seçilmiş belediye başkanlarının hapse atılıp yerlerine kayyumlar atanmasının ardından saldırının dozunu iyice arttıran rejim, son olarak yargı eliyle CHP İstanbul İl Örgütüne kayyum atadı. 2 Eylülde İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresini iptal etti. İl Başkanı Özgür Çelik’i ve yönetimi görevden alarak yerine kayyum atadı.
Bunun üzerine siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri saldırıyı kınayan açıklamalar yaptılar. Türkiye’nin pek çok kentinden çok sayıda baro ortak bir açıklama yaparak “Yargının siyasallaştırılmasını, aparat olarak kullanılmasını reddediyoruz” dedi. 3 Eylülde Zeytinburnu 15 Temmuz Meydanı’nda yapılan mitinge siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve binlerce emekçi katıldı. Kayyım saldırısına tepki gösteren emekçiler, saldırılara boyun eğmeyeceklerini haykırdılar.
Mitingde Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mektubu okundu. Mektubun ardından ana muhalefet partisinin yöneticileri saldırıların sadece bir partiyi değil tüm toplumu ilgilendirdiğini vurgulayan konuşmalar yaptılar. CHP’li yöneticiler saldırılar karşısında geri adım atmayacaklarını, meydanları terk etmeyeceklerini belirttiler. Miting boyunca emekçiler sık sık “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” ve “Hükümet İstifa” sloganlarını haykırdılar.
Bir yandan bol keseden “normalleşme”, “kucaklaşma”, “kardeşlik ve demokrasi” nutukları atıp diğer yandan muhalefete yönelik saldırıları arttırmak bu rejimin bilinçli politikasıdır. Rejim kendi bekasını garanti altına almak için zihinleri felçleştirme, her türlü muhalefeti ezme, toplumsal tepkinin açığa çıkabileceği bütün kanalları tıkama derdindedir. Bu uğurda işçi ve emekçilere, emekçi kadınlara, gençlere, Kürt halkına, muhaliflere yani toplumun ezici çoğunluğuna ağır bedeller ödetmekten geri durmamaktadır. Ardı ardına saldırılarla muhalif kitlelerde umutsuzluk yaratmaya, hiçbir şeyin değişmeyeceği algısını beslemeye çalışmaktadır. Burjuva muhalefetin yasak savma kabilinden yaptığı, etkisiz protestolar bu algıyı daha da güçlendirmektedir. Faşist rejimin çok yönlü saldırıları karşısında işçi sınıfının örgütlü mücadelesini büyütmeye çalışmak tek çıkar yoldur.