Kapitalist sistemin içine düştüğü ekonomik krizin dibi hâlâ görünmüyor. Bütün sektörlerde ekonomik kriz gittikçe derinleşmekte. Büyük-küçük tüm işletmeleri etkileyen bu süreçle beraber işten çıkarmalar, işyeri kapatmalar hızla arttı. Ama krizden etkilenen en çok biz işçiler olduk. Fatura biz işçilere kesilmeye devam ediyor…
Ben, 20 işçinin çalıştığı bir metal fabrikası çalışıyorum. Burası otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir yan sanayi kuruluşu. Büyük otomotiv fabrikalarında işler durduğu halde bizim fabrikada üretim devam ediyordu. Tam kapasite çalışıyordu. 1,5 ay önce ustabaşına; “otomotiv sektörü durdu, biz hâlâ üretime devam ediyoruz, sipariş geliyor, bu mallar nereye gidecek” demiştim. Ustabaşı da, “bu mallar Kenya’ya gidecek, orada zaten devamlı kriz var” demişti. Yani biz Ortadoğu ve Afrika ülkelerine üretim yapıyoruz.
Krizin bir gün bizim işyerine de uğrayacağını işçi arkadaşlarıma her gün anlattım. Nedenlerini, sonuçlarını anlattım. Fakat her ne kadar metal sektörü de olsa küçük bir işyeri. Dolayısıyla işçiler bunu anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlardı. Patrona çok güveniyorlardı. Onlara kriz nedeniyle ücretli-ücretsiz izinlerin dayatılacağını, işten atılmaların yaşanacağını, bunların 1929 krizi ve diğer krizlerde yaşandığını anlatmama rağmen onlar, “bizim işyeri farklı. Patron hacca gitmiş biri. Dürüst ve iyi biri. Öyle bir şey yapmaz” demişlerdi.
Şubat ortasında patron bizlerle toplantı yaptı. Bizlere, “arkadaşlar, kriz nedeniyle sizleri gruplar halinde yıllık izne çıkaracağız” dedi. Genç bir işçi arkadaş, “iki haftalık yıllık izin yerine, bir haftalık ücretsiz izne çıkarsanız” dediğinde patron, “merak etme o da olacak” dedi. Bizi teğet geçer, bize uğramaz denilen kriz iş yerine girmişti artık. Aynı hafta sonu üç kişi yıllık izne çıkarıldı. İki işçinin de işine son verildi. Sıra kimde diye düşünüyorlar artık. Düne kadar krizden bahsetmeyen işçiler, izin ve işten atılmaların olacağını patronun ağzından duyunca kendilerinin de bu ekonomik krizin dışında kalamayacaklarını anladılar.
Biz işçiler devamlı anlatılmasına rağmen yaşamayınca bazı olayları anlamıyoruz. Dünyada yaşanılanlar sanki bizim dışımızda yaşanıyor. Oysa sermaye düzeni dünyanın her yerinde aynı şekilde işliyor. Dünyanın her yerinde biz işçileri benzer şekilde etkiliyor. O nedenle hangi ülkede işçiler krizin sonuçlarından nasıl etkileniyorsa bu topraklarda da aynı şekilde etkileniyor. Çünkü sermayenin işleyiş yasaları her yerde aynı. Birbirine öyle görünmez bağlarla bağlanmış ki hiçbir ülke bu krizde etkilenmemezlik edemez. Aynı şey biz işçiler için de geçerli değil mi? Bugün yaşanan krizden etkilenmeyen tek bir ülkenin işçileri var mı? Her ülkede fatura biz işçilere kesiliyor. Her yerde, her işyerinde işten atılmalar, ücretlerin zamanında ödenmemesi, sosyal haklara saldırılar vb. her gün karşılaştığımız durumlar değil mi? Her yerde açlığa, yoksulluğa, sefalete sürüklenen bizler değil miyiz? Tüm bu saldırılara karşı güçlü bir tepki koyamıyoruz. Çünkü işçi sınıfı olarak bizler örgütlü değiliz. Büyük-küçük bütün işyerlerinde bizler örgütlü değilsek, patronların bu saldırılarına karşı örgütlü tepki koyamıyorsak, patronlar bizlere faturayı ödetmeye devam edecekler.
Sadece yerelde değil dünya ölçeğinde örgütlenmek gerekir. Çünkü işçi sınıfı dünya ölçeğinde bir saldırıyla karşı karşıya. Sermaye sınıfının saldırılarına karşı işçi sınıfı da dünya çapında yani enternasyonal düzeyde tepki koymalı. Bunun için biz işçiler enternasyonal düzeyde örgütlenmeliyiz.
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!