Erdemir’de toplu sözleşme Türk Metal tarafından imzalandı. Ancak Türk Metal bürokrasisi her zamanki oyununu oynamayı ihmal etmedi. Önce, Özbek’in Ergenekon davasından tutuklanmasına karşılık hükümete gözdağı vermek amacıyla sözleşmeyi tıkadı, sonra da imzaladı. Tabii bu arada mağdur olanlar yine işçiler oldu. Erdemir, 2008 yılı itibarıyla 800 milyon dolara yakın kâr açıklamış olmasına rağmen işçiler enflasyonun altında bir ücret zammına mahkûm edildiler.
Oysa daha birkaç hafta önce Türk Metal’in faşist yöneticileri ve onların emrindeki köpekler, Kadıköy’de yapılan kriz karşıtı mitingde, sanki kendileri işçilerin çıkarlarını düşünürlermiş gibi diğer sendikaların yöneticilerine havlıyorlardı. Bu mitingde, fabrikalarından zorla getirilen binlerce işçi, kontrgerillacı Özbek için yapılan şova alet edilmeye çalışıldılar. İşçi kılığında korteje sokulmuş faşistler, mitingi sabote etmeye çalışarak, kürsüye saldırdılar. Ancak bilinçli işçilerin ve devrimcilerin müdahalesiyle bu emellerine ulaşamayıp püskürtüldüler.
Derneğimizin web sitesinde, gangster sendikacılığa dair bir köşe ve aydınlatıcı birçok yazı var. Çoğu da bizzat Türk Metal üyesi işçiler tarafından yazılmış. Ben de Karadeniz Ereğli’sinden bir UİD-DER üyesi olarak, Erdemir’de çalışan işçi dostlarımın anlattıklarından yola çıkarak sendikanın buradaki icraatlarına örnekler vermek istiyorum.
Bu öyle bir zihniyettir ki, işçinin en doğal hakkı ve silahı olan grevi bile kendi çıkarlarına alet etmekten kaçınmamıştır. Erdemir’deki işçilerin %90’ı greve karşı olduğu halde grev kararı alınmıştır. Karara karşı duran işçiler tehdit edilerek, sindirilerek ve fişlenerek saf dışı bırakılmışlardır. İşçiler, grev kararının Özbek’in gözaltına alınmasıyla alâkalı olduğunu gayet iyi bildikleri halde seslerini çıkartamamışlardır.
Sendika temsilcileri adeta ajan gibi çalışmakta, sendika yönetiminin aleyhine davranan ve konuşan herkesi ispiyon etmektedir. İşçilerin ücretlerinden kesilen aidatlarla ayakta duran bu sendika, işçilerin aleyhine çalışmaktadır. Hiçbir işçinin fikrini özgürce dile getirme hakkı yoktur. Muhalif olanlar anında işten atılmaktadır. Bıraktık işçilerin sorunlarıyla ilgilenilip hakkının korunmasını, sendika yöneticileri işçiye patronun adamlarından daha fazla düşmanlık etmektedir. Sendika yönetimine yakın olanlar kayırılırken diğerleri haksızlığa uğramaktadır.
Krizin işçiler üzerindeki etkisine karşı da sendikacıların yaptığı hiçbir şey yoktur. Tek uğraşları, “reis”leri Özbek’in peşinden gitmektir. Çünkü kendilerinin de ancak onunla varolabileceklerini iyi biliyorlar. Türk Metal’in 35 yıllık yönetim kurulu, kendisine biat edenlerden ve akrabalarından oluştuğundan, kontrgerillacı Özbek bugüne kadar diktatörlüğünü sürdürebilmiştir. Bu yetmemiş, üyesi bulunduğu her şubenin yönetim kuruluna mutlaka kendinden olan bir ajanı yerleştirerek o şubenin kontrolünü de elinde tutmuştur. Gerek kendi genel kurulunda gerekse bağlı bulunan şubelerin yönetim kurulu ve işyeri temsilcilerinin seçiminde, anti-demokratik yollarla ve sendikacılık kanununa aykırı davranarak seçimler yapılmaktadır. Oy kullanacak üyelerinin ellerine sandığa gitmeden önce pusula vererek, seçilmesi gereken kişileri demokratik olmayan biçimde seçmişlerdir. Sendika eğitimleri en azılı faşistler tarafından verilmekte ve sendikanın olanakları faşist militanlar yetiştirmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Elbette bu durumun sürmesini sağlayan şey işçilerin örgütsüzlüğüdür. Ama bunun da uzun sürmeyeceği kesindir. Her ne kadar bugün seslerini çıkartamasalar da, günü geldiğinde Erdemir işçisi de bu faşistlere gereken dersi vermekte duraksamayacaktır.