Ben Beylikdüzü’ndeki bir fabrikada çalışan bir işçiyim. Çalıştığım yerde asgari ücret uygulaması geçerli. Patron yaklaşık dört aydır krizi bahane ederek ücret ödeme tarihini geciktiriyor. Öyle bir hale geldik ki artık neredeyse patrona Allah rızası için çalıştığımızı düşünmeye başladım. Şu anda Aralık, Ocak, Şubat aylarından kalan fazla mesai ücretleriyle birlikte Ocak ve Şubat aylarının ücretlerini de beklemekteyiz. Tüm bunların üstüne bir de Kasım ayının ortasından beri 12 saat çalışıyoruz. Artık annemiz, babamız, eşimizden çok, iş arkadaşlarımızı görüyoruz.
Bir bilseniz insan için 7 gün 12 saat çalışmanın ne kadar ağır olduğunu! Kastettiğim ağırlık işin zor olması değil, dikkat edin! Bir insanı ha hapse parmaklıklar ardına göndermişsiniz ha da benim çalışmak zorunda olduğum fabrikaya! 12 saat çalışmaya başladık başlayalı her şey değişti. Eskiden iş dışında mahalledeki arkadaşlarımı görürdüm. Boş vakitlerimde kendime zaman ayırırdım, sinemaya, tiyatroya gitmekten çok büyük bir haz alırdım. Veyahut da sokakta yapılan bir futbol maçından!
Artık sokaktaki insanları görünce kendimi bir garip hissediyorum, oysa bir zamanlar ben de onların arasında bir bireydim. Ama şimdi insan olmaya dair özelliklerimi yitirdim sayılır. Bir zamanlar yüzümün güldüğünü hatırlıyorum. Oysa şimdi yüzü asık bir insanım, insanlara itici geliyorum artık, çünkü onlardan yani insanlardan ve de insanlıktan uzak birisiyim.
Görüyorsunuz dostlar, patronlar nasıl da çalıyorlar bizlerden hayatımızı? Daha nereye kadar sürecek bu bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var, işçi sınıfı bir gün kendisine çektirilen her şeyi, çektirenlerin burnundan fitil fitil getirecek!
Dünya Yerinden Oynar İşçiler Birlik Olsa!