Birçok sektörde çalışan işçiler işten atılıyor veya ücretsiz izinlere çıkartılıyor. Yıllarca işçilerin sırtından muazzam kârlar eden patronlar sınıfı, kapitalist sistemin doğal bir uzantısı olan krizin bedelini işçi-emekçilere ödetmeye çalışıyor. İşsiz kalan birçok emekçi için zaten zor olan yaşam koşulları daha da ağırlaşıyor. İşgücünden başka satacak bir şeyi olmayan biz işçiler, örgütsüz olmamızın da etkisiyle, kapitalizmin bataklığına hızla batıyoruz. İşsiz kalan bazı işçiler ödeyemedikleri borçları yüzünden canlarına kastediyor. Açlıkla yüz yüze gelen ve geçim sıkıntısını şiddetli bir biçimde yaşayan birçok ailede huzursuzluklar artıyor, insanlar cinnet geçiriyor ve hem psikolojik hem de bedensel olarak çöküntüye uğruyor.
Biz emekçilerin sorunları bununla da sınırlı kalmıyor. Bugün dünyanın birçok bölgesinde devam eden savaşlarda on binlerce insanın tepesine bombalar yağdırılıyor. Sermaye sınıfı ve onların temsilcileri, her kriz döneminde emekçileri milliyetçilikle zehirleyip ve kendi peşlerine takmaya çalışarak emperyalist paylaşım savaşlarına bizleri de ortak ediyorlar. Peki sonuç? Milyonlarca insan birbirilerine düşman gösterilerek, cephelerde acımasızca birbirlerini öldürüyor. Tıpkı 1929 buhranının sonrasında, 2. emperyalist paylaşım savaşı sırasında 55 milyon insanın katledilmesi ve bir o kadarının da sakat kalmasında olduğu gibi.
Burjuvazinin kanlı emellerine alet olmak ve tarihin işçi sınıfının aleyhine tekerrür etmesini istemiyorsak örgütlü bir şekilde mücadele etmeliyiz. Dünyaya ve insanlığa hükmeden bir avuç asalağı ve onların sistemi kapitalizmi alaşağı ederek ortadan kaldırmalıyız. Sınıfsız, sömürüsüz ve savaşların olmadığı bir dünya yaratmak artık zorunluluk haline gelmiştir.