29 Martta yapılacak yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte, adaylar birbirleriyle amansız bir yarışa girmiş durumdalar. İşadamından esnafına, doktorundan mühendisine bütün adaylar bu yarışta birinci geleceklerine inanıyorlar. Oyumuzu almak için yaptıklarıysa sınır tanımıyor ve bizi ne kadar düşündüklerini görünce gözlerimiz yaşarıyor! Buna örnek olarak oturduğum semtte belediye başkan adayı olan bir işadamını göstermek istiyorum. Sabahın erken saatlerinde işe gitmek için duraklarında araç bekleyen işçi arkadaşlarımızın ellerini sıkıyor ve bizlere şöyle sesleniyor: “Yeni iş alanları açacağım, işsizliği, yoksulluğu gidereceğim ve uzun çalışma saatlerini düşüreceğim.” İnsanın bu vaatleri duyunca bari bir de sömürü düzeni olan şu kapitalizmi ortadan kaldır diyesi geliyor.
Peki, işçi arkadaşlarım kendimize şöyle bir soralım, içinde yaşadığımız sistemin krizi, patronların her koşulda devam eden saldırıları, var olan yaşam koşullarımız ve bir de hiç düzelmeyen içine itildiğimiz yoksulluğumuz nasıl düzelecek? Ahmet Arif’in dediği gibi onlar engerekler ve çıyanlardır, tanı onları, tanı da büyü. Düzen partilerinin yalanlarına ve temsilcisi durumundaki adayların vaatlerine kanmayalım. Bunun karşısına mahallemizde, fabrikalarımızda ve bulunduğumuz her yerde oluşturacağımız dayanışma komiteleriyle işçi sınıfının acil taleplerini yükseltelim. Çünkü bu yarış bittikten sonra yaşanacak zamlar ve daha da zorlaşacak hayat şartları yine biz işçilerin sırtına yüklenecek.
Sınıfını bil, sermaye sınıfının temsilcilerinin seçim vaatlerine kanma!