Deri işçilerinin sözleşme dönemi başladı. Bu süreçte genel olarak mücadelenin eksikliğine, örgütlülüğün zayıflığına ve yaşadıkları olumsuz tecrübelerden ders çıkarmamış olan eski işçilere rağmen, biz genç deri işçileri, geçmiş deneyimlerden ders çıkarıp tabandan yürüteceğimiz militan bir mücadeleyle bu sözleşme sürecini işçilerin lehine sonuçlandırabiliriz.
Patronlar, bu kriz ve sözleşme dönemine işçilerin tersine çok daha örgütlü girdiler. Sözleşme öncesi yaptıkları saldırılarla her fabrikanın nabzını yoklayıp işçileri iyi kolladılar. Özyüksel Deri’de patron kendi lehine şu seçenekleri sunuyor: ya işçi çıkartırım ve bazı sosyal haklarınızdan taviz verirsiniz ya da çıkış giriş yaptırırım. İşçiler önce kararlı bir tepki gösterseler de krizin yol açtığı olumsuz koşullar onları da belirledi. Önümüzdeki sözleşmede kabul edilen sosyal haklardan yararlanacaklarına dair “protokol” imzalayıp, çıkış girişi kabul ettiler. Benzer mesele Yıldız Deri’de de gündemde. Akko Deri’de de patronun el değiştirmesi sonucunda işçilere giriş çıkış yaptırıldı ve tazminatları taksite bölünüp bir ay sonra işçilere işbaşı yapmaları için gün verildi. Geri döndüklerinde işçiler şu sorunlarla karşılaştılar: 6 aylık bir sözleşme ve asgari ücret.
Deri-İş sendikasının örgütlü olduğu önemli firmalardan Kopuzlar Deri’de 17 kişiyi işten çıkartacağını ya da fabrikayı kapatacağını söyleyen patron, 14 sendikalı işçiyi işten çıkardı. Diğer fabrikalarda olduğu gibi burada da önce direniş kararı alınmasına rağmen, ortaya çıkan çatlak sesler ve işçiler arasındaki güven eksiliği direniş kararından geri dönülmesine neden oldu. Patronlar bir yandan bu saldırıları yaparlarken bir yandan da stoklarını dolduruyorlar. Yani olası bir grev durumunda ya da işçi çıkardıklarında elleri rahat olacak.
Biz deri işçilerinin hem kendimize hem de kazanılmış haklarımıza ve örgütlülüğümüze yapılan bu saldırılara karşı uyanıklığı elden bırakmaması gerekiyor. Yaşananlara tepkili olan genç deri işçilerinin tabandan yükselteceği mücadeleyle saldırıları püskürtebilir. Bu kriz süreci işçileri daha fazla mücadeleye itecektir. Biz işçiler kişisel çıkarlarımızdan ziyade sınıf çıkarlarımız için mücadeleyi ortaklaştırırsak patronlardan istediğimiz hakları alırız. Artık kaybedeceğimiz bir şey kalmadı. Kriz öncesi “buradan çıkar başka bir yerde iş buluruz” diyorduk, şimdi öyle bir “şansımız” da yok. Gün dayanışma günüdür, gün mücadele günüdür. Ya bu yaşananlara bir dur diyebilmek için örgütlenmenin yollarını arayacağız ya da bize tokat atan patronlara diğer yanağımızı çevireceğiz.