Değişik sektörler ve mahallelerden gelen dostlarımızla Esenler Temsilciliğinde hep beraber ÇARK filmini izledik.
Bir cam fabrikasında çalışan Rauf ve arkadaşları emeklerinin karşılığını alamamaktadırlar. Patron onlara sürekli işlerin durgunluğundan yakınıp durur ve bunun plastik şişelerin üretilmesinden kaynaklı olduğunu söyler. Ama bir yandan da üretim olanca hızıyla devam etmektedir. Gelişen süreçte ise Rauf ve arkadaşları kendilerini bir anda kapıda bulurlar. Daha sonra Tuzla tersanelerinde dört arkadaş iş bulurlar. Ama burada da değişen bir şey yoktur, hatta daha kötü bir durumla karşılaşırlar. Grev kırıcılığı! Durumu fark eden Rauf ve arkadaşları grevde olan işçilere destek verip işi bırakırlar. Rauf ve arkadaşlarının son durağı ise Kazlıçeşme’deki deri fabrikalarıdır. Deri fabrikalarındaki durum ise tam anlamıyla cehennemin diğer adıdır. Denetimsiz, son derece sağlıksız koşullarda çalışmaktadırlar. Her tarafı deri kokusunun sardığı bu fabrikada çalışan işçilerden biri de daha çocuk yaştaki Kerim’dir. Kerim aşırı yorgunluktan ve ağır çalışma koşullarından dolayı kolunu makineye kaptırıp hayatını kaybeder. Kerim’in hayatını kaybetmesi sonucunda Rauf ve arkadaşları iş bırakıp greve çıkarlar.
Dostlar film bundan tam 22 yıl önce çekilmiş ve baktığımızda onca yıla rağmen değişen bir şey yok. Patronlar işçileri dizginsizce sömürmekte, en insanlık dışı koşullarda çalışmaya mahkûm etmekte, iş cinayetleri alabildiğine artmaktadır. Her gün binlerce işçi kendini kapının önünde bulmakta ve yaşam koşulları gittikçe zorlaşmaktadır.
Peki bütün bu yaşadıklarımızın nedeni patronlar mı yoksa biz miyiz? Tarihe bir dönüp bakalım; mücadele varken ne haklar elde edilmiş, neler kazanılmış, mücadelen kopuk ve yoksunken de neler kaybetmişiz. Artık patronların çarkına çomak sokmanın zamanı gelmedi mi?