Ekonomik krizin belimizi büktüğü bugünlerde, içinde bulunduğumuz koşulların bizlerin sorgulama yetisini bir kez daha ön plana çıkardığını görüyoruz. Daha düne kadar kriz ve ekonomik gidişattan bahsederken insanlara sıkıcı gelen bu konular bir anda hepimizin dikkatinin bu noktada toplanmasına neden olmuştur. Var olan sistemde sermaye doğası gereği kârına kâr katmak ve azgınca rekabet etmek zorundadır. Bunu ise ancak ve ancak bizleri sömürerek yapabilir. Ve böylesi kriz dönemlerinde de kârdan zarar etmemek için biz işçileri kapı önüne koyuverir.
Hasköy Sanayi Sitesinde bulunan bir atölyede çalışıyorum. İki ay öncesine kadar üretimden kaynaklı içeride oluşan rahatsızlık verici o gürültü gitti, işçileri rahatsız eden yeni bir şey ortaya çıktı. İşten çıkarılma ve geçim sıkıntısı. Şu anda doğru düzgün çalışan bir atölye bulmak çok zor. Hal böyle iken sınıfını daha iyi anlıyorsun ve olaylara bakış açısı da değişiyor. Hasköy Sanayi Sitesindeki dükkânlarda artık on yerine iki kişi çalışıyor. Ve çevrede çalışan işçi arkadaşlar artık var olan sesten değil, sessizlikten rahatsız olduklarını dile getiriyorlar. Hem makinelerin sessizliği hem de işçi sınıfının sessizliğinden rahatsızlar.
Patronlar sınıfının sömürü ve kâr düzenini sabırla işçi arkadaşlara teşhir etmeliyiz. İşçi arkadaşlarımızı mücadeleye katmak için çaba sarf etmeliyiz. Böylesi krizlerde kapitalistlerin yalanları etkisini kaybediyor. Geriye ya işçi sınıfının mücadelesi ya da dünyada insanlığın sonunu getirecek yeni bir paylaşım savaşının körüklenmesi kalıyor. Yani insanlığın yok oluşu. Ve bu yok oluşun karşısına dikilecek tek güç işçi sınıfının kendisidir. Bu sınıf dünyanın en büyük ailesidir. Barış, adalet ve eşitlik için diyoruz ki, işçiler birlik olsa dünya yerinden oynar.