Otomobil tekerleği üreten Continental’in Almanya ve Fransa’daki fabrikalarını kapatacağını duyurmasının ardından, her iki ülkedeki işçiler 23 Nisanda Almanya’nın Hanover kentinde ortak bir protesto eylemi düzenlediler. Fabrikaların kapatılmasının ardından Fransa’dan 1000 işçisi, Almanya’dan 800 işçi işsiz kalacak. Almanya ve Fransa’daki fabrikalarda toplamda 3000 işçi çalışıyor.
Hanover’daki yürüyüşler ve protestolar iki ülkenin işçilerinin ortak yaptığı ilk eylem oldu. Fransız işçileri Clairoix’den trenlerle 23 Nisan sabahı yola çıktılar. Alman işçiler ise aynı kaderi paylaşan meslektaşlarını Hanover tren istasyonunda alkışlarla ve sloganlarla karşıladılar. İşçiler her iki dilde dövizler hazırlayarak ortak taleplerini dile getirdiler. Dövizlerinde burjuvazinin yüreğini ağzına getiren, Marx’ın geçmişten gelen sesi yankılanıyordu. “Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşiniz!”, “Yaşasın Dayanışma!”
Avrupa işçi sınıfının bir geleneği var. İşçilik babadan oğla bırakılan bir miras şeklinde ve işçi çocukları genellikle babalarının çalışıp emekli olduğu fabrikalarda çalışmaya devam ediyorlar. Continental’da çalışan ve babası bu fabrikadan emekli olan bir işçi şunları söylüyor: “Benim bu fabrikadaki ikinci yılım. Babam Continental’da 25 yıl çalıştı. Her şey değişiyor. İşçiler uyanıyor. Fransa’daki birçok işçi kardeşim yoğun stres altında. Eskiden babalarımız fabrikalarda 25-30 yıl çalışıp emekli olurlardı. Şimdi ise fabrikalarımızı kapatarak bu hakkı elimizden alıyorlar. 60.000 kişilik küçük bir kasabada bütün ailelerimizi, akrabalarımızı katarak 12.000 kişilik bir yürüyüş organize ettik. Bu da benim ilk uluslararası eylemim.”
Bir diğer işçi, “Fabrika ile birlikte aileler mahvoluyor. Faturayı bizlere ödetmek istiyorlar. Tepedekiler bu durumdan asla üzüntü duymuyorlar. Onlar kanımızı emen bankalarının yanında saf tutuyor ve tıkanmışlıklarını bizim sırtımıza yüklüyorlar. Ücretlerimizin toplamı onların keyfi harcamalarına bile yetmiyor. Biz paramızı almadığımız sürece onlar için kim üretim yapacak, kim üretilenleri satın alacak?” diye soruyor.
Patronlar krizin faturasını bizlere ödetme planları yaparak aslında bizleri kavgaya davet ediyorlar. Ve bu kavga bir taraftan da tüm dünya işçilerinin birliğine doğru giden yolu er ya da geç döşeyecek. Bunun farkına varan bir İtalyan işçisinin yorumu ise şöyle: “Biz önceleri haklarımızı yalnızca fabrika fabrika almak için uğraşıyorduk. Ama artık bu böyle gitmeyecek! Continental hepimize birden saldırıyor, biz de onlara karşı öfkeli yumruğumuzu ortak bir biçimde göstereceğiz.”
Fransa’nın Clairoix kentinde öfkeli işçiler yönetimin binasına saldırarak tepkilerini ifade ettiler. İki yaşlı işçi hükümetlerin, adaletin ve devletin kime hizmet ettiğini şu sözlerle anlattı: “Dünden beri işsiziz. Fabrikanın kapatılmaması için basınç uyguluyoruz. Mahkemeye başvurarak buna karşı olduğumuzu duyurduk, fakat hâkim bize karşı karar aldı. Öfke yayılıyor. Hükümet ise bizleri oyalamaktan ve aldatmaktan başka bir şey yapmıyor.”
Krizin faturasını bizlere ödetmek isteyen uluslararası tekeller tüm dünyadan milyonlarca işçiyi kapı önüne koyuyor. Açlık ve yoksulluk yaygınlaştıkça, işsizlik arttıkça, patronlar sınıfı kendi sonlarına daha bir yaklaşıyorlar. Marx, Komünist Manifesto’da burjuvaziyi kendi mezar kazıcıları olarak tanımlıyordu. Şimdi krizle birlikte kendi mezarlarını daha bir süratle hazırlayan burjuvaziye karşı bize düşen görev, onları bu mezara gömecek uluslararası tekmeyi kuvvetlice sallamaktır.