Ben sınaî gazlar üreten Habaş fabrikasında çalışan bir işçiyim. Fabrikada krizden kaynaklı olarak birkaç ay önce fazla mesailer sınırlandırılmış ve birçok bölümde fazla mesai tamamen kaldırılmıştı. Bu uygulamanın nedeni krizdi ve işçi çıkarmamak için bu bir önlem olarak alınmıştı. Asgari ücret alan bizler için bu zaten sıkılı kemerlerin biraz daha sıkılması demekti. Fakat herkes birkaç ay buna dayanabileceğini düşünerek, tabii biraz da başka çare olmadığından, kabullenmek zorunda kaldı. Ben ise o dönemde UİD-DER’de öğrendiklerimle bu krizin öyle birkaç ayda bitmeyeceğini, aksine daha da derinleşeceğini biliyordum. İşçi arkadaşlarımı ise, “şimdiden böyle yapıyorlarsa yakında işçi çıkışları da olur” diyerek birlik olmak için ikna etmeye çalıştım.
Ben böyle olacağını geçmiş deneyimleri bize anlatan UİD-DER üyesi işçilerden öğrendim. Bugün ise fabrikada işçi çıkışları başladı. Şimdilik emekli olduğu halde çalışmak zorunda olan ağabeylerimizi çıkarıyorlar. Onların birçoğu bu fabrikanın en eskileri. Ömürlerini, gençliklerini burada geçirmiş, bunun karşılığında patrona devasa bir servet kazandırıp onu sayılı zenginler arasına sokmuşlar. Kendilerine ise hep kemer sıkmayla geçmiş bir ömür kalmış. Şimdi ise eski bir eşya gibi kapının önüne konuluyorlar.
Arkadaşlar, Habaş’ın patronu yeni fabrika açacak para buluyor ve bu krizde yeni yatırımlar yapıyor. Fakat sıra bize gelince ne kadar iyi çalıştığımıza, kaç senelik olduğumuza, işsiz kalınca nasıl geçineceğimize bakmadan kapının önüne koyuyor. Onun için önemli olan daha fazla kâr elde etmek. Bu krizde de bize yükleniyorlar, çıkartılan işçilerin işlerini de bize yaptıracaklar. Kısa zaman sonra sıra bize de gelecek ve biz de kapının önüne konanlar arasında olacağız belki de. Zaman kaybetmeden birlik olup, bu yapılanlara karşı durmalıyız. Biz işçiler bu güce sahibiz. Birlik olursak bu saldırıları durdururuz ve haklarımızı da alırız. Yeter ki birlik olup mücadele edelim. Çünkü “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!”